• BIST 9079.97
  • Altın 2324.233
  • Dolar 32.3553
  • Euro 34.9392
  • Kayseri 7 °C
  • Ankara 12 °C
  • İstanbul 13 °C

ARINÇ'TAN BOMBA AÇIKLAMLAR LİSTEDE KİMLER VAR?

ARINÇ'TAN BOMBA AÇIKLAMLAR LİSTEDE KİMLER VAR?
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 14 Aralık Soruşturması'nda gözaltı listesinde Fethullah Gülen'in olup olmadığına yönelik, "Gözaltı listesinde 32. isim yok" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu toplantısı sona erdi. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, toplantı sonrası açıklamalarda bulundu.

Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Arınç, bir gazetecinin 14 Aralık Soruşturması'nı hatırlatarak, "31 isim gözaltına alındı. 32. isimin Fethullah Gülen olduğu iddiaları doğru mu?" sorusu üzerine, operasyonla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu imzasıyla 14 Aralık'ta yapılan bir açıklama olduğunu yapıldığını belirtti.

Soruşturma dosyasında yer alan suçlamaları aktaran Arınç, "Soruşturma dosyası kapsamında bir kısım medya mensupları ve emniyet görevlilerinin sahte delil üreterek sözde 'Tahşiyeciler Suç Örgütü' hakkında soruşturma yaptıklarının tespiti üzerine bu soruşturma kapsamında 31 isimden müteşekkil, bunlara yönelik olarak silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek, üyesi olmak, örgüt kapsamında sahtecilik, iftira suçlarından ifadeleri alınmak üzere şüpheli sıfatıyla gözaltına alınmaları talimatı verilmiştir. Ondan sonra da safahatı anlatıyor. Burada bir 32. isim yok. Bu konuyla ilgili değerlendirmelerimiz oldu. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki evet, yapılan kamuoyunda büyük bir ilgi uyandırmış olabilir, bir takım eleştiriler gelmiş olabilir, ismi geçen şahısları kamuoyu yakından tanıdığı için buna yönelik bazı endişelerini ifade etmiş olabilir. Ancak biz hükümetiz, yürütme organıyız ve Türkiye'de Anayasa çerçevesinde erkler ayrılığı veya güçler ayrılığı prensibi var; bir tarafta yasama ve yürütme bir tarafta da yargı var. Başsavcı açıklama yaptığına göre, gözaltına alma talimatını savcılar verdiğine, sorgulama yapıldığına, ve sevk edildikleri mahkemelerce de serbest bırakıldıklarına göre şu ana kadar 7 kişi, bu siyasi bir süreç değil hukuki bir yargı sürecidir, hepimizin bildiği gibi yargı sürecidir. Burada kolluk kuvvetlerinin bir şekilde kullanılmış olması esasen bu sürecin de bir gereğidir" ifadelerini kullandı.

"Gazete binasına polisin gitmesi bu sürecin yürütmeyle ilgili olduğunu değil bir yargı süreci olduğunu gösterir" diyen Arınç, şunları kaydetti: "Olay nedir, niçin böyle bir soruşturma yapılmıştır konusuna gelince bugün ajanlara da bazı haberler düştü. Mehmet Turan isimli bir şahıs kendisinin şikayetçi olduğunu söyledi. Ama kamuoyunun belki de ilgilenmediği için ilk defa duyduğu bir Tahşiyeciler isimli bir cemaatin varlığından bahsedildi. Bunlara yönelik geçmişte polisin de katıldığı bir operasyon yapıldığı, bu operasyonlar sırasında bir takım silah ve el bombasının bulunduğu, böyle bir süreçten sonra da savcılığın belli numarayla soruşturma başlattığı ortaya çıktı. Tabi Tahşiyeciler Operasyonu'yla ilgili bizdeki bilgiler şudur: Geçmişte Mehmet Doğan isimli bugün için çok yaşlı hatta gözlerinin de görmediği ifade edilen bir şahıs, Risale-i Nur eğitim içerisinde Elazığ'da çok yakından tanınan Albay Hacı Hulusi Yaylagül'ün talebesi olarak Risale-i Nur'la tanışmış, yorumlamış, kendisine inanan ve güvenen pek çok insanla Risale-i Nur'lar eğitimine devam etmiş. Fakat bu çalışmalar sırasında Fethullah Gülen'e ve onun yaptıklarına yönelik bazı eleştiriler getirmiş. Bunun üzerine iki topluluk arasında birbirlerine karşı itham edici veya yaptıklarını izah edici bir takım açıklamalar olmuş. İş bundan sonra başlıyor. Emniyet istihbaratı bazı soruşturmalar yaparken, Tahşiyeciler Örgütü'nü esas alarak bazı dinlemelerde bulunmuş ama bunlardan herhangi bir sonuç elde edilmemiş. Bunun üzerine de bu gruba yönelik El-Kaide başta olmak üzere bazı radikal terör örgütleriyle bağlantılı olduğu iddiası atılmış. Bu iddia üzerine de incelemeler yapılmış fakat bu konuda da yeterli bilgi ve belge bulunamamış.

İşte tam bu sırada bu gruba yönelik olarak adli makamlardan alınan karara istinaden, 2009 yılından bahsediyorum, Aksaray, Bursa, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Manisa, Malatya, Mersin, Isparta, Sivas, Şanlıurfa ve Van illerinde yapılan operasyonla aralarında Mehmet Doğan'ın da bulunuduğu 122 kişi yakalanarak gözaltına alınmış, adli mercilere sevk edilmiş, bunlardan 27'si tutuklanmış ve 17 ay cezaevinde tutuklu kalmışlar." 

"BİR İNFİAL DUYMAYA GEREK YOK, TÜRKİYE BU SÜREÇLERDEN İLK DEFA GEÇMEDİ, UMARIZ BU SON OLSUN" 

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 14 Aralık Soruşturması'na yönelik, "Bir infial duymaya gerek yok, Türkiye bu süreçlerden ilk defa geçmedi, umarız bu son olsun" dedi.

14 Aralık Soruşturması'na yönelik Arınç, "Olayın bütününe bakmak ve yargı sürecini dikkatle takip etmek ama soruşturmanın gizliliği esasına hep beraber uymamız gerekir. Sürecin henüz başındayız. Bu sürecin neyle sonuçlanacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Ümit ederiz ki adil, adaletli, hakkaniyetli bir soruşturma yürütülsün ve sonunda masum insanlar bu meselenin dışında kalsınlar ve onlar hiçbir zaman yıpranmamış, lekelenmemiş birer kişi olarak, yurttaşımız olarak, halkımızın içerisinde, kamuoyunda tekrar eski saygınlığıyla belli bir noktaya gelsinler. Şu anda da esasen sadece şüpheli konumunda bulunan kişilere yönelik bir soruşturma yapılıyor. Sonucunu hep beraber bekleyeceğiz. Bir infial duymaya gerek yok. Türkiye bu süreçlerden ilk defa geçmedi, umarız bu son olsun. Bunu da hepimizin sabırla, sükunetle karşılamamız lazım" ifadelerini kullandı.

Arınç, sözlerine şöyle devam etti: "İddialar biraz önce söylediğim gibi başsavcının iddiaları bir yargı insanı olarak bizim de dikkatimizi çekmektedir. Silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek, üyesi olmak, örgüt kapsamında sahtecili, iftira suçlarıdır. Bunların içinde gazetecilik faaliyeti olarak sayabileceğimiz, basın özgürlüğü kapsamında düşünebileceğimiz bir suç yoktur. İddia edilen suçlar adi suçlardır, bir kısmı belki de terörle bağlantılı sayılabilecek suçlardır. Böyle bir ithamın içinde insanlara biçilen rol nedir, hangi delillerle itham ediliyorlar, bunu yargı sürecine takip etmek suretiyle öğrenebileceğiz.

SÜRECİN İÇİNDE VEYA MÜDAHİLİ DEĞİLİZ

Bu iddialara karşı, 'bunlar gazetecidir, basın özgürlüğü vardır' diyenlere, ben de şunu söyleyebilirim: Geçmişte bunu Ergenekon'da, Balyoz'da, başka davalarda söylediğim için, kendime olan saygımdan tekrarlayabilirim, hiç kimsenin Türkiye'de suç işleme imtiyazı yok. Yani falan meslekte olursa 'güle güle işleyebilir' falan meslekten olursa 'hemen gözaltına alın da hesabını görün' böyle bir mantık beşinci dünya ülkelerinde olur ama hukuk devleti olan Türkiye'de buna kimse rıza göstermez. Biz hukuk devletiyiz, bu hukuk devletinde de mağdurun veya şikayetçinin haklarının mutlaka korunması gerekecektir. Madem ki olaydan mağdur olduğunu iddia eden kişiler vardır, bunların kendilerine göre delilleri de bulunmaktadır, bir hukuk devletinde bütün bu iddiaların elbette bir süreç içerisinde değerlendirilmesi fevkalade yararlı olacaktır.

Tekrarlıyorum, bu herkesin dikkatinizi çeken konu yargı sürecinin henüz yeni başlamış olmasıdır. Bazı kişiler hemen ifadelerinden sonra serbest bırakıldığına göre umarım diğerleri hakkında da adil bir karar verilecektir. Belki elde deliller yeterli olmayabilecek belki de aksine bütün bu delillerle bir dava açılması mümkün olacaktır. Hükümet olarak, siyaset kurumu olarak, yürütme olarak böyle bir sürecin içinde veya müdahili değiliz."

CHP'Lİ USULSÜZ ATAMALAR

"CHP'li Haluk Koç devlet kadrolarına usulsüz atamalara ilişkin ikinci kez isim listesi açıkladı. Bu atamaları duyurmak için de bir web sitesi açtıklarını duyurdu. Bu açıklamalar hakkında neler söyleyeceksiniz?" sorusuna ise Arınç, "Benim Meclis'te nöbetçi olduğum gün kısmen buna temas etmiştim. Zannettim ki bir siyasetçi, kendisi siyasi partisinden milletvekillerinin de alkışla destek verdiği bu konuşma üzerine tekrar bu saçmalıkları yapmaz. Neden yapmaz, şunun için; Haluk Koç Bey genel başkanlığa aday olmuş bir siyasetçidir, daha baştan kaybetmiştir, şimdi de partisinin milletvekilidir ve parti sözcüsüdür. Yaptığı işin, söylediği sözlerin bir ağırlığı olması gerekir bir de objektif olması gerekir. Ben kendilerine misaller vererek, geçmişte CHP'li tarafla neler yaşadığımızı o akşamki konuşmamızda ifade ettim. Hanımefendinin söylediği ikinci açıklamasında ve site açmasında bu çok çirkin bir şey, bunu kabul etmem mümkün değil. Bu konuşmasını yaparken benim hakkımda çok galiz ifadeler kullanıyor, bunları kendisine iade ederim. Beni de seni de çok iyi tanıyor ve biliyor" karşılığını verdi.

CHP'li Haluk Koç'a, "İyi polismiş, kötü polismiş, çift kimlik taşıyormuş' bunlar bana yakışmaz, senin üstünde kalır" diyerek tepki gösteren Arınç, şöyle devam etti: "Burada Hükümet Sözcüsü sıfatıyla bir açıklama yapıyorum ama bu insana karşı da söyleyecek sözüm olmalı. Ben hiç unutmuyorum, oğlu evlilik töreninde, Sayın Kılıçdaroğlu gelin hanım ve damada, sizler 'çapulcusunuz, sizden çapulcu evlatlar bekliyorum' diyerek nikah cüzdanını vermişti. Ben bunu hazmedemedim. O günlerde Gezi olaylarının etkisinde kalmış sanki Sayın Kılıçdaroğlu, Haluk Koç'un oğluna ve gelinine 'çapulcu' diye hitap etti. Ben bunu eleştirdim. Yani evliliğinin ilk gününde, en mesut gecesinde, bir gelin ve damada 'çapulcu' diye hitap edilmesi ve doğacak çocuklarının da 'çapulcu' olarak istemesi bana çok garip geldi. Kılıçdaroğlu'nu eleştirdim, Haluk Koç'a 'geçmiş olsun' dedim. Ama Haluk Koç, bundan çok memnun olmuş anlaşılan, keşke onu korumasaydım, keşke Kılıçdaroğlu'nu eleştirmeseydim.

İSTİSNAİ KADRO TÜRKİYE KURULDUĞUNDAN BERİ VAR

Haluk Koç şunu bilir ve bilmeli ki, istisnai kadro dediğimiz şey Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana vardır. İstisnai kadronun anlamı şudur: Mezuniyet önemlidir, KPSS sınavı ve buna benzer bir sınavlarda dahil edilmeksizin bazı işler için, nitelikli eleman istihdamına imkan veren ama adı da üstünde hem atama usulleri bakımından istisnai hem de sayı bakımından istisnai kadrolar bulunur. Bu kadrolar Cumhurbaşkanlığı'nda vardır, 90 seneden beri, Başbakanlık'ta, Meclis Başkanlığı'nda, icracı bakanlıklarda az sayıda da olsa vardır, belediyelerde de vardır, başka kurumlarda da vardır. Bu istisnai kadroları kurumun başında olanlar kullanırlar. Bu da bir gelenektir. Bu konuda bir soru gelir diye, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından 'bana bir istatistik getir' dedim. Şu anda bir rakam vermeyeceğim. İsterseniz Sayın Faruk Çelik'ten alabilirsiniz, 1993-2002 yılları arasında, AK Parti'nin iktidar olmadığı dönemlerde istisnai kadrodan atananların sayısı, 13 yıllık iktidarımız döneminde atananların iki mislidir.

MECBUR EDERLERSE ÇOCUKLARIYLA BALDIZLARIYLA EŞLERİYLE BİRLİKTE YÜZLERİNE VURURUZ

İnsan biraz sıkılır. Meclis'te ataması yapılmış istisnai kadrolardan, sizin sadece çocuğu, oğlu değil gelini de Meclis'te olanlar var. Şimdi ben bunları teşhir mi edeyim? Zamanında Önder Sav'a da Sayın Baykal'a da rica etmiştim. Çünkü onların bir kabahati yok varsa babalarının etik bir noksanlığı var. TRT'de buna benzer atamalar olduğunu yüzlerine karşı söyledim. Buradaki sayı CHP'liye, ANAP'lıya, DYP'liye, SHP'liye bakarsak diyelim Refah Partisi-Fazilet Partisi diyelim ki AK Parti dönemlerindekinin 10 mislidir. Mecbur ederlerse, çocuklarıyla baldızlarıyla eşleriyle birlikte bunları yüzlerine vururuz. O zaman Sayın Koç bu partide yoktu ama şu an o partinin genel başkan yardımcısıdır. Genel başkanına danışsın. Evet, 'o dönemlerde atanmış ne kadar CHP'li varsa ismini açıklayın' desinler, bunlar açıklanır ama bunlar neyi halleder, çözer? Herkesin kanunen yapacağı şeyi, etik açıdan eleştirebilirsiniz. Ama bunun kanunsuz bir tarafı yok ki. Bir tanesine cevap verdim, bilmem ne Gündoğan'dı galiba adamı rüyamda görmedim, ismini duymadım ama Meclis'te çalışmış deyince, dosyasından baktırdım, nerede çalışmış diye. Adam, Mamak Belediyesinde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda çalışmış, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda çalışmış, Bolu'da il müdür yardımcılığı yapmış vesaire 16 yıl sonra da Meclis'te bir proje kapsamında da geçici görevle gelmiş. Bunun benimle ne ilgisi var?

ÇOK AYIP VE ÇOK ÇİRKİN

Şimdi dün de açıkladığında, benim yeğenimin BOTAŞ genel müdür yardımcısı olduğunu söylüyor. Ne kadar güzel, sen profesörsün, onun profesörlüğü yok, İngiltere'den doktorası var ama Türkiye'de enerji üzerine 10 kişi sayın derseniz ilk 5'in içerisine girer. BOTAŞ Genel Müdür Yardımcısı olmadan önce 10 sene hemen hemen 7.5 sene diyebiliriz Sayın Abdullah Gül'ün yanında enerji danışmanı olarak çalıştı. 3 yabancı dil bilen, enerji konusunda bu kadar iyi yetişmiş insan, 'neden genel müdür olmadı' diye şikayet edeceğine, genel müdür yardımcılığında şikayet ediyor. Kendine gündem yaratmaya çalışıyor. CHP'nin baş başa bulunduğu karşılıklı suçlamalar ve ithamlardan gündem değiştirme gayreti içerisinde. Bir taraftan birisini ihraç ediyorlar adam bütün 'MYK'yı ben de mahkemeye vereceğim' diyor. Öbür tarafta Birgül Ayman Güler, 'CHP cemaatle işbirliği yaptı' diyor, beriki bir başka şey söylüyor. Bunlardan sıkılmış, bunalmış, eskimiş bir takım şeyleri yeni gündeme gayreti içinde. Çok ayıp ve çok çirkin. Hele bir site yapıp da herkesin şikayetçi olduğunu söylemesi veya 'şikayeti olanlar buraya şikayet etsin' demesi çok çirkin bir şey. Bunu yakıştıramıyorum, bundan vazgeçmesini diliyorum. Elinde bir taşla camları kırmaya kalkarsa CHP Genel Merkezi'nde cam kalmaz, kapı bile kalmaz."

"SURİYE, IRAK VE MISIR MESELESİNDEN DOLAYI İLİŞKİLERİMİZİN LİMONİLEŞTİĞİNİ SÖYLEYENLER VAR"

"Türkiye'nin körfez ülkeleri ve Mısır ve Suriye ile soğukluklarının giderilmeye başladığını ifade ettiğiniz. Bu konuyu açar mısınız?" sorusuna ise Arınç, "Bizim özellikle Ortadoğu bölgesinde bazı ülkelerle Suriye, Irak meselesinden veya Mısır konusundan dolayı ilişkilerimizin biraz yavaşlamış olduğunu veya limonileştiğini söyleyenler var. Bunda doğruluk payı olabilir. Suriye'deki tavrımız bellidir, Irak'ta geçmiş dönemde özellikle Maliki dönemindeki sıkıntılarımız bellidir yine Mısır'da darbeye karşı tavrımız da bellidir. Bundan dolayı bazı ülkeler Türkiye ile aynı görüşleri paylaşmıyor olabilirler. Yatırımcıların benden ricası şu oldu: Bu daha ne kadar devam edebilir. Siyasi noktadaki bu sıkıntı yatırımları engelleyebilecek duruma gelebilir. Ben de onlara rahatlıkla şunu söyledim; Türkiye ile bazı ülkeler arasındaki bu görüş farklılığından doğan gelişmeler süratle giderilecektir. Biz aynı coğrafyanın kardeş yaptığı insanlarız, birbirimizle kader birliği yapıyoruz. Kaldı ki bölgemizdeki sıkıntılı konular da bir an önce sonuçlanacak, Türkiye ile geçmişte nasıl bu ülkelerin dostluğu ve kader beraberliği varsa bundan sonra da devam edecek. Ve onlara Türkiye'de bir atasözünü 'Islak tülbent kuruyuncaya kadar geçecek, bundan emin olun, gelecek bugünkünden çok daha iyi olacak' dedim. Kabul gördü, bazı yabancı yayın organları da bunu ifade ettiler" karşılığını verdi.  

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2010 Kayseri News | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0352 231 31 39