• BIST 8718.11
  • Altın 2248.012
  • Dolar 32.3309
  • Euro 35.1876
  • Kayseri 7 °C
  • Ankara 3 °C
  • İstanbul 8 °C

BAKAN ÖZHASEKİ CAMİ PLANLAMA VE TASARIM ÇALIŞTAYI’NA KATILDI

BAKAN ÖZHASEKİ CAMİ PLANLAMA VE TASARIM ÇALIŞTAYI’NA KATILDI
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ev sahipliğinde düzenlenen “Cami Planlama ve Tasarım Çalıştayı”na katıldı.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Ahmet Hamdi Akseki Camii’nde gerçekleştirilen çalıştayın açılışında şehir planlamada camilerinin önemine dikkat çekildi. Açılışta konuşan Bakan Özhaseki, camilerin, medeniyetimizde önemli bir yeri olduğuna dikkat çekti. Başta İstanbul olmak üzere Kayseri ve Konya gibi şehirlerde de medeniyetimizin önemli izlerinin görüldüğünü belirten Özhaseki, Türk kültüründeki “Külliye” mantığının hiç değişmediğine vurgu yaptı. Özhaseki, “Külliye mantığında Camiyi merkeze koyarlar etrafına da ona yardımcı unsurlarıyla donatırlar. Ecdad, medreseyi, hamamı mutlaka koymuş. Fakir fukaranın karnını doyurabileceği bir mekân oluşturmuşlar. Bu külliye mantığı hakim olduktan sonra çarşıyı pazarı da koymuşlar etrafına. Hayatın merkezi orası, beş vakit ezan okunduğunda koş camiye gel, hatırla burayı. Allah’ın huzurunda durmanın hazzını, idrakını yaşasın istemişler. Bu mantık kaybolduktan sonra da şehirler ihya edilirken külliye mantığı düşünülmediği için bir çok hastalık da beraberinde gelmiş… Camiyi unutmuşuz, nereye yapalım diyorlar. Daha sonra boş yerlere yapıyorlar. O boş yerler neresi, parklar. Şimdi başlıyoruz yeniden imarı mahvetmeye. Caminin silueti ve mimarisiyle ilgili sıkıntılar olduğu gibi içinin fonksiyonuyla ilgili de günümüzde sıkıntılar yaşıyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı özellikle kendisine verilen görevleri yaptığı için bu konulara uzak hareket etme durumunda kalıyor. Yani daha çok imamla cami arasındaki ilişkiyi düzenleyen bir kurum gibi atfediliyor. Onun dışındaki konulara uzak kalıyor. Cami mimarisi, imar planları, caminin konumu gibi konularda başka kurumlar yetkili. En sade şekilde gidip ruhumuzu dinlendireceğimiz mekanların iç donanımında bile bazen öyle gariplikler yapıyoruz ki insan caminin içindeki şekillerden, süslerden rahatsız oluyor. Ben orada dinlenmek istiyorum, Allah’a yönelmek istiyorum. Asrı saadette ve kadim geleneğimizde olmayan unsurlarla rahatsız eder hale getiriliyor. Tabi emekli abilerin bir araya gelip, para toplayarak kıt kanaat yaptığı bir cami inşasında da onlardan çok ciddi bir şekilde mimari, estetik bekleyemiyorsunuz”  diye konuştu.

 

“CAMİLERDE TOPLANMALIYIZ”

Camilerin herkese açık bir yer haline gelmesi gerektiğini de savunan Bakan Özhaseki, insanların camilerde daha fazla vakit geçirmeleri gerektiğini, bu sayede toplumda bir çok yönden iyileşmenin olacağını dile getirdi. Camilere yüklenmesi gereken fonksiyonların olduğunu belirten Özhaseki, “Televizyon programlarında insanları aydınlatmak için toplananlar sürekli kavga ediyorlar. Kendilerini göstermek istiyorlar çünkü. Ama camide konuşulduğu zaman böyle bir duyguyla hareket edileceğini düşünmüyorum. Allah’ın huzurundalar, ne kötülük edecekler ki, kimin arkasından konuşacaklar ki… Keşke o camilerde toplansak, konuşsak. Camilerin içine yüklenecek fonksiyonlar çok önemli. İmar planlarına camilerin yerleşmesi diğer taraftan camilerin silüeti mimarisi, bir taraftan da içine yüklenecek fonksiyonlar konusunda, sizlerin de katkısıyla makul bir mecraya oturacağız” ifadelerini kullandı.

 

“CAMİ İNŞAATINI RASTGELE YAPMAYIN”

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini sürdürdüğü dönemde camilerle ilgili projelere büyük önem verdiğini kaydeden Bakan Özhaseki, inşa konusunda daha önce yapılan hataların tekrar edilmemesi gerektiğini de dile getirdi. Özhaseki, “Belediye başkanlığım döneminde Cami projesi yarışması açtık ve 250 kadar proje geldi. Sonra döndüm dedim ki, ‘Cami yaptırmak isteyenler. Burada 250 tane proje var. Mekan kavramından uzak düşünülmüş, açık projeler. Lütfen şunlardan birini belirleyin. Rastgele yapmayın’ Gözlerimle gördüm, cami inşaatı sırasında ‘Bir metre daha çek bir şey olmaz’ denildiğine şahidim. Ülkemizin yüzde 42’si deprem bölgesi.  1950’lerden sonra, ilk çağlardan bu yana bir tek üzerine çivi çakılmayan alüvyonlu arazilere biz şehir planlamışız. Eğitim seviyesi yükselmesine rağmen, yurt dışı görüp bilgimizi artırmamıza, paramızın da olmasına rağmen en büyük hataları yapmışız. Ne yazık ki oralarda deprem olduğunda önce camiler yıkılıyor. Orada da kader canım ne yapalım diyoruz. Bir yerde eğitim doğru verilirse eğitim insanı zenginliğe ulaştırır.  Ama eğitimsizlik varsa, fakirlik gelir, kabalık, cahillik, kan, göz, yaşı arkasından peş peşe gelir” diye  konuştu.

 

“İSLAM, TOPLUMA ANLATILSAYDI FETÖ BELASI ÇIKMAZDI”

Diyanet İşleri Başkanlığı’na gereken önemin uzun süre verilmediğine dikkat çeken Bakan Özhaseki, terör belalarının da bu yüzden tırmanışa geçtiğini söyledi. FETÖ ve PKK ile uğraşmak durumunda kalındığını da belirten Özhaseki, İslam’ın arı ve duru anlatılamadığı yerlerde bu örgütlerin faaliyet alanı bulduğunu dile getirdi. Özhaseki konuşmasında özetle şunları söyledi:

“Senelerce Diyanet İşleri ve din işleriyle uğraşan grubu biraz dışladık devlet olarak. Ben de imam hatip mezunuyum. 28 Şubat’a geldiğimiz de öyle dışlanmıştık ki kendi değerlerimizi başımız dik olarak savunamaz duruma gelmiştik. Bu dışlanmışlık, bu itilmişlik toplumda büyük hasarlar açtı. Şimdi uğraştığımız belalara bakar mısınız. FETÖ diye bir belayla uğraşıyoruz. FETÖ belası Diyanet İşleri Başkanlığı’nın anlatmış olduğu sade arı İslam düşüncesi topluma verilmiş olsaydı FETÖ diye bir bela çıkar mıydı? Emin olun çıkmazdı. Önce ailelere gidip, en zeki çocukları, fakirleri seçtiler. Çocuklarınızı okutmak istiyoruz, bu abileri de matematik dersi verecek, dediler. Bir de diğer tarafta en cömert en saf zenginleri seçtiler. Ne okuduklarına dikkat ettim kendi dergileriyle başlıyor daha sonra bir hocanın kitapları seçilmiş onlar okunuyor. Bir türlü Kur’an ve sünnet çizgisine çıkılmıyor. Çocukları önce ailesinden sonra dininden ve milliyetçilik bağlarından koparıyorlar ve bir hocaya bağlı hale getiriyorlar. Sonra hocasına bağımlı bir robot haline getiriyorlar. O çocuk her şeyi hocasının bildiğine inanıyor. Gün geliyor vur diyorlar vuruyor, öldür diyorlar öldürüyor... Peki senin uğruna uğraştığın kalkıp beş vakit namaz kıldığın dinin buna cevaz veriyor mu? Hayır, o işin aslından uzaklaşmış vaziyette. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı bir yere hapsetmek, dışlamak, arı duru İslam bilgisinin verilmemesi başımıza bu belayı çıkardı. Son dönemlerde PKK belasının açtığı yaraları sarabilmek adına Güneydoğu’ya gittim. Orada teröristler çukurlar kazarak Türkiye’yi bölecek planlar içindeler. Allah’a hamdolsun onların planları da şehirler de temizlendi. Bunları yaparken evi yıkılan dökülen ne kadar vatandaş varsa evlerini yapmaya çalışıyoruz. Ama insanlar PKK belasının kucağına nasıl düştü?  Önce 40 yıl önce bu hak arama mücadelesi gibi başlamış. İnsanlara Allah’ın verdiği her türlü hakkı hukuku yasaklayarak zulmetmişler. Adını koydurmamışız, türküsünü söyletmemişiz, tuhaf tuhaf işler yapmışız. Bu baskılar karşısında hak arama mücadelesi gibi başlayan iş, daha sonra örgütlerin kucağına düşmüş. Sonra o örgütler de hayatiyetini sürdürmeyi din dışı bir toplum oluşturmakta bulmuşlar. İstediği sonucu elde etmeye de başlamışlar. Camilerin kapısını kapatmışlar, İslam’dan uzaklaştırmışlar. İnsanlar da böyle bir belanın içinde kalmış. Burada Diyanet İşleri Başkanlığı’na da önemli ölçüde görev düşüyor. Tabi bunu sorumluluğu üzerimizden atmak için söylemiyorum”

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2010 Kayseri News | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0352 231 31 39