AK Parti’nin serencamını yazmak değil amacım. Sonradan fark ettim. Dün yıldönümüymüş. 13 yıl öncesini hatırladım. Ne günlerdi. 28 Şubat darbeli siyasetin sancılı yıllarıydı. Yeni bir partinin doğumu sürpriz değildi. Bekleniyordu. AK Parti nevzuhur değil. Kökleri Milli Görüş hareketinde. ‘Yenilikçi grup’ vücut verdi.
Yenilikçilerin merhum Erbakan Hoca’nın siyaset yöntemi ve üslubuna itirazları vardı. Açık açık Erbakan’ın zamanın ruhuna ayak uyduramadığını söylüyorlardı. En sert tepki ‘tek adamlığına’ idi. Siyasi yasağına rağmen partiyi yönetmek istemesine karşı çıkıyorlardı.
Recai Kutan’la bu çetrefilli yol yürünemez, uzaktan kumandayla bir parti idare edilemezdi. İdeale değil ‘reel politiğe’ göre davranmaları kaçınılmazdı. Devletin hışmına uğrayan Milli Görüş’ün partileri peş peşe kapatılınca şartlar olgunlaştı. Yenilikçi hareket doğal lideri, hocası Erbakan’dan koptu, kendi yolunu çizdi.
Eski terkedildi. Gömlekler atıldı. 13 yıl önce AK Parti ‘tek adamlıktan uzak ve kadro partisi’ vaadiyle çıktı yola. Yeni parti siyasetin şartlarını dikkate alacaktı.
Hikâye malum. 2002’de başlayan iktidar yılları bugüne kadar uzandı. Ve AK Parti 2014. 13 yılın öyküsünü sandık rakamlarıyla anlatmak kolay. Bugün yapılan da bu. Şu kadar seçim, şu oranda oy... Keşke parti liderliği geçmişin gerçek muhasebesini yapabilse. Bir özeleştiri kaçınılmaz. Maalesef rakamlar özeleştirinin önünde engel.
Bırakın 2002’yi, 2012 ile 2014 AK Parti’si arasında uçurum var. Anlaşılamaz biçimde başkalaştı. Kendisine yabancılaştı.
Bir süredir nereden, nasıl estiği belli olmayan bir rüzgarın etkisi altına girdi. Meçhul bir menzile doğru yol almakta. Sandık her şeyi oldu. Rakamların sihrine kapıldı. Politikaları temelden değişti. Üslup bozuldu. Reformcu karakteri kayboldu. Reformların anlatıldığı ‘Sessiz devrim’ hoş bir seda ve kitap adı olarak kaldı.
AB kriterleri unutuldu. Evrensel standartlar terk edildi. AK Parti bir Ankara partisi oldu. Değerler, kutsallar bile eski önemini yitirdi. Kendine özgü parti kriterleri oluştu. Hassasiyetler aşındı. Sadece bir örnek... En çarpıcı olanı. Peygamberimize yakışıksız sözler söyleyen bir bakan tolere edilebildi. Kimsenin umuru olmadı.
AK Parti’nin daha ‘güncel sorunu’ var. Malum, Erdoğan 10 gün önce cumhurbaşkanı seçildi. Yerine kim gelecek? Onun arayışında. Erdoğan’sız AK Parti ne yapacak? Abdullah Gül’e AK Parti’de yer var mı? Ortak alkın belirlediği ‘yol haritası’ yok. Bütün soruların cevabı Erdoğan’da.
2002’nin ‘yenilikçileri’ bugünün akil adamları. Çoğu üç dönem kuralı nedeniyle aktif siyasetin uzağına düşecek.
Bugün partide ‘yenilikçiler’ diye bir grup yok. Akillerin canını sıkan ‘yeni yetmeler’ var. ‘Abdullah Gül gelsin’ diyenler henüz bir gruba dönüşmedi. Ama ses vermeye başladıkları söylenebilir. Yine siyasetin sancılı yılları.
‘Seçilmiş cumhurbaşkanı’ sıfatıyla politik faaliyetlerini sürdüren Erdoğan halefini istişare ile belirleyecek. Erbakan gibi. Önceki gün parti yöneticilerine sordu. Dün il başkanlarıyla görüştü. Herkesin görüşünü alacak. 27 Ağustos’ta tek adayla gidilecek olağanüstü kurultayda belirlediği yeni ismi delegenin onayına sunacak.
Sürpriz beklentisi pek yok. Resmin oturacağı çerçeve belli. Aday sayısı üçü geçmez. Öne çıkan, kulislerde, siyasetin mekanlarında, gazete köşelerinde adı telaffuz edilen isim daha az.
Ben bir süredir AK Parti’yi etkisi altına alan o rüzgara bakıyorum. Perşembenin gelişi belli. Kaptan köşküne kimin oturacağını tahmin etmek hiç zor değil. Daha sonra yaşanacakları kestirmek de...
MUSTAFA ÜNAL KÖŞE YAZISI
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.