• BIST 8718.11
  • Altın 2243.646
  • Dolar 32.3307
  • Euro 35.1486
  • Kayseri 3 °C
  • Ankara 2 °C
  • İstanbul 7 °C

Faruk Aksoy Medeniyetin Burçları Derneği Başkanı Ali Dursun'u yazdı

Faruk Aksoy Medeniyetin Burçları Derneği Başkanı Ali Dursun'u yazdı
Senin adın neden Sergio?...Yeni şafak Köşe yazarı Faruk Aksoy Kayseri Medeniyetin Burçları Derneği Başkanı Ali Dursun'u köşesinde yazdı.

Gecen hafta Kayseri’ye gittim, bir panel vardı, sağ olsunlar bana da yer açmışlar, emperyalizm ve medya ilişkisi üzerine konuştum. Giderken de dönerken de uçak kullandım, Anadolu’yu gökyüzünden seyrettim, bozkırı gördüm, huzur içinde dalgalanan bulutlara dokundum. İçimden dualar ettim, kimseye çaktırmadan aşağılarda, çok aşağılarda kalan, çam ağaçlarının, gürgen ağaçlarının dibine saklanan ya da güneşin beyninde yanıp kavrulan o küçük beldelere el salladım.

Sonra yeni insanlarla tanıştım, her kesimden, her devirden insanlarla…

Eğitimcisi var, yazarı var, gazetecisi var, esnafı var, öğrencisi var, var da var. Herkes bir şeyler söylüyor, herkesin mutlaka ama mutlaka bir derdi var. Şimdi ben hikâyeyi böyle ılık ılık aktarıyorum. Lezzet aldığım, heyecanla dinlediğim şeylerden bahsetmeyi, onları size de bulaştırmayı seviyorum ama sanki bir sorun var, yolunda gitmeyen bir şeyler, bir yorgunluk, bir paslanmışlık, bir kırgınlık, bir son nefesi kelimeye dönüştürememenin verdiği yılgınlık, bir baş eğme, bir sessizlik var.

İnsanların gözlerine bakıyorum, o terbiyeli, o anıtsal âbidevî oturuşlarını gözlemliyorum. Hayli zamandır mahcubiyetlerinin ciddiye alınmamasından mustaripler, bunu görüyorum.

Birisi bir fıkra anlatıyor, gülüyoruz, bende bir tedirginlik başlıyor hemen, o fıkrayı aklımda tutma gayretiyle diğer anlatılanlara bir süreliğine kapatıyorum kendimi. Bir başkası başka bir şey söylüyor, ben biraz önce aklımda tutmaya ve bir başkasına anlatmaya karar verdiğim fıkrayı unutup unutmadığımı kontrol ediyorum içimden, bir başkası, o fıkradan daha mühim bir şey anlatırken ben çoktan oralardan uzaklaşmış oluyorum. Birisi adımla seslenince kütük gibi gövdemi sahipsizce ortalıkta bıraktığımı fark edip utanıyorum.

Ali Dursun, anlattı, dedi ki:

“Hocam, Agop, Müslüman olmaya karar vermiş, Kayseriliye sormuş”, demiş ki, “Ben Müslüman olacağım, İslâm’ın şartı kaçtır?..”

Kayserili, Agop’un yüzüne bakmış bakmış, “Yedi” demiş.

Agop, “Yahu az önce aşağıda çarşıda pazarda sordum, beş dediler, nasıl oluyor bu, sen yedi diyorsun?” demiş.

Kayserili, bir gözünü hafiften kısmış, “Gadasını aldığım Agop, o, bize gelişi” demiş…

Bu Ali Dursun da konuşurken bir gözünü kısıyor fakat o daha çok mevzuların gelişinden çok gidişini anlatıyor. Bence Ali Dursun, bir gözünü bu dünyaya kısarken, öteki gözünü öteki dünyaya açıyor. Çünkü Ali Dursun, işin KDV’siyle ilgilenmek yerine aslıyla uğraşıyor, Kayseri’ye gelen yabancı öğrencileri kucaklıyor, onlara el veriyor, onlarla tanışıyor, Anadolu’nun ortasında, küresel meclisler kuruyor, bir şeyler yapmaya çalışıyor adam.

Etrafa bakıyorum, bir sürü Afrikalı öğrenci var, çok güzel çocuklar, bir kere terbiyeliler, delikanlılar… Nerede olursa olsun Afrika insanı gördüğümde tarihin üzerime yüklediği kötü hatıralar canlanır gözümde ama Kayseri’de öyle olmuyor. Her tarafından Selçuklu zarafeti akan bu münbit Anadolu şehrinde, insan ırkına, insan rengine dair kimsenin yüzünü kızartacak bir hatıra yok çok şükür. Hepimiz bundan eminiz ve birbirimize bu muhabbetle sarılıyoruz.

Mozambik’ten bir delikanlı gelmiş Kayseri’ye, adı Sergio. Öğrenci, okuyacak tabii, adam olacak, dünyayı Kayseri’den tanıyacak. Sonra memleketine dönecek, halkına umut olacak, böyle halis niyetlerle binlerce kilometre uzağa, gurbete gelmiş Sergio…

O da bizim Ali Dursun ile tanışmış, dost olmuş, ahbap olmuş, gel zaman git zaman muhabbet koyulaşmış, birbirlerine özel sorular sorabilecek kıvama gelmişler. Ali Dursun demiş ki bir gün, “Yahu Sergio, sen Müslümansın ama senin adın Sergio, sahi senin adın niye Sergio?..”

Ali Dursun, bu soruyu sorunca muhtemelen Seyyid Burhaneddin Tirmizi’nin türbesinden birkaç güvercin havalanmış, çağın kof dağları terlemiş, kıvırcık saçlı siyah bir çocuğun bütün dünyayı utandıran izahatı başlamış, Segio, konuşmaya başlamış, Ali Dursun’a demiş ki:

“Bizim topraklarımızda Fransızların ve Portekizlilerin hâkimiyeti vardır, onlar vardır, onları görüyoruz, köylerimiz, evlerimiz, barklarımız kime aittir, etrafta gördüğümüz şeyler bizim midir, bilemiyoruz… Aynı şekilde okullar da onların, ya Fransızların, ya Portekizlilerin… Bizler mecburen bu okullara gitmek zorundayız, başka seçeneğimiz yok, o işler de öyle kolay olmuyor tabii. İnceliyorlar, bakıyorlar, kimsin, nesin, nerelisin, neye inanıyorsun, öyle herkesi de almıyorlar… Daha çok neye bakıyorlar biliyor musun, isme, ad’a… Herkesin adını, ismini inceliyorlar, çünkü isimden inanca, dine ulaşıyorlar, Fransız ve Portekiz okullarına girebilmen için adının ne olduğu çok önemli… Benim adım neden Sergio, biliyor musun?.. Benim adım, topraklarımı işgal eden, beynimi kemiren, gövdemi kullanan, ruhumu satın alan, umutlarımı, hayallerimi, özgürlüğümü zindana atan, dünyamı karartan işgalcilerin okullarına kabul edilmem, hiç olmazsa okuma yazma öğrenebilmem için Sergio… Benim adım Sergio, Allah’ın kulu, Peygamber’in ümmeti Müslüman Sergio… İşte benim adım onun için Sergio…

“Peki, senin adın niçin Ali Dursun?” diyememiş, dememiş Sergio. Çünkü Sergio, epey zamandır Valdo’nun neden zindanda olmadığını biliyormuş…

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2010 Kayseri News | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0352 231 31 39