Artık ülkeler ve insanlar arasında sınırların kalktığı, sorunların küreselleştiği eğitim, sağlık
ve günlük yaşama ilişkin sorunların evrenselleştiği bir çağda yaşıyoruz. Günümüz toplumlarında artık
medya çok daha önemli görevler üstlenmektedir. Bunlardan en önemlisi ‘’Doğru bilgi sağlama”
görevidir. Maalesef memleketimizde ahlaksızlığın dibini bulmuş bazı malum kalem tetikçileri bu
gerçeği her nedense hep görmezden gelmişlerdir…
Tabiki de medyanın siyaset üzerindeki etkisi kesinlikle yadsınamayacak bir gerçektir. Şükür 13 yıldır
yeni Türkiye perspektifinde hükümetlerde kirli medyanın yönlendirdiği bir siyaset yok. Artık son
dönemlerde ülkemizde hiç kimse kısa donu ile Başbakana ve siyasete yön veremiyor. Çok şükür o
günler çok geride kaldı. Hala o günlerin özlemi ile yanıp tutuşan ve bir türlü vesayetçi akıldan
uzaklaşamayan bir miktar daha kurmaca kişilikli paralel ve dikey patronlarımız mevcut. Yurt dışındaki
meslektaşları ile birlikte asıl sahiplerinden emir bekliyorlar.
Diğer taraftan da gücünü ve etkisini muazzam şekilde hissettiren sosyal medya hayatımızın tam da
ortasına yerleşmiş durumda. İnsanlar bildiğiniz üzere günümüzde sosyal medya diye tabir ettiğimiz
toplumsal paylaşım ağları ile daha hızlı ve daha az maliyetle birbirleriyle iletişimde etkin bir şekilde
kullanabilmektedirler. Bunun en güzel örneğini 2011 yılında Arap coğrafyasında başlayan ve Arap
Baharı olarak adlandırılan halk hareketlerinde gördük. Bu insanların buluşma ve örgütlenme aracı
olarak toplumsal paylaşım ağlarını kullanmaları sosyal medyanın gücünü ve hızını anlamamıza vesile
olmuştur.
Siyaset, nasıl baktığınıza, ne anladığınıza ve hangi amaca hizmet ettiğinize bağlı olarak şekillenen bir
süreçtir. Siyasetçiler seçildikten sonra zihinlerindeki sınırları bir tarafa bırakarak toplumda uzlaşma ve
bütünleşmeyi hedef alarak herkesin yararına bir toplum düzeni kurulması için çaba harcamak ve
tezatlıklarda hayatı görmek durumundadırlar. Siyasetçiler medya patronları ile hep mesafeli olmalı o
kırmızı çizgiyi hep korumalıdırlar. Renkli devrimlerin başrol oyuncuları, malum medya patronları da
sahip oldukları bu güç sarhoşluğundan kurtulup düzeni ve huzuru desteklemelidirler. Yoksa ülkemizin
felaketi asla onlarında saadeti olmayacaktır.
Sahibinin sesi tehdit eder, İNCE AYAR VERİR.
Şüphesiz medyanın en güçlü olduğu alan ekonomi ve siyasal alandır. Dünyada üç büyük erk, Yasama,
Yürütme ve Yargıdan sonraki dördüncü büyük güç olan Medya, kamuoyunun oluşumunda ve algıların
yönetilmesinde çok önemli rol oynamaktadır. Medya “gündem belirleme ve ayar verme’’ konusunda
çok etkilidir. Medya patronları kitle iletişim araçları vasıtasıyla “işlerine gelen’’ haberleri köpürterek
büyütmekte, yine “işlerine gelmeyen ” haberleri de küçülterek önemsizleştirmektedirler. Medyanın
çok önemli bir güç haline geldiği dikkate alındığında, medya sahiplerinin hem medya sektöründe hem
de medya dışı stratejik alanlarda devasa ekonomik güce sahip olmaları, beraberinde pek çok sakıncalı
durumu da getirmektedir. Her şeyden önce, medya dışı alanlarda yatırım yapan medya sahiplerinin
mutlaka siyasal iktidar ile menfaat ilişkisi içerisine girmek için her yolu denedikleri bilinmektedir..
Bunu sağlamak adına kendilerine her yolu mubah görmekte olup sosyal çatışma çıkarmadan tutun,
linç, yalan, iftira, şantaj, tehdit, rüşvet vs. her yolu deneyebilirler..
Bir şekilde hükümet ile ilişki kuran medya patronları ellerinde bulundurdukları bu gücü kullanarak ve
hiç sıkılmadan devlete yön verme ve menfaat sağlama yoluna gidebilmektedirler. Bu medya
patronları beyaz efendiler, sahip oldukları medya grubundan zarar ettikleri halde ısrarla bu gücü
ellerinde tutmanın gayretindedirler. Çünkü medya dışı alanlardan kar etmenin hesabı içindedirler.
Böylesine hayati bir role sahip olan medya doğru kullanılmadığında hepimiz için çok tehlikeli sonuçlar
doğurabilmektedir. Bildiğiniz üzere son dönemlerde malum paralel medya da üzülerek şahit
olduğumuz çok çirkin olaylar oldu. Hükümete diz çöktürmek için sahte belge üreterek, kumpas
kurmak, yasadışı dinleme yaparak, kaset montajlarıyla kendilerine muhalifler olanların üzerinde baskı
kurmak istediler.
Siyasal ve ekonomik gücün yanı sıra medyanın önemli derecede kültürelde etkisi de vardır. Aile ve
toplumsal yapımızı olumsuz yönde şekillendirebilmektedir. Teknolojinin gelişmesi ile medya sektörü
de büyük bir gelişime uğraşmış ve hayatımızın tüm alanlarına yayılmıştır. Bunun yanı sıra medya,
kapitalistler için de en kullanışlı araç olmuş ve tüketim kültürünün yayılmasına yol açmıştır. Bu da bazı
kültürlerin kaybolmasını, bazılarının ise yayılmasını hızlandırmıştır. Televizyonlarda izlediğimiz yabancı
diziler, programlar ve filmler ister istemez dikkatimizi çekmekte, bizi kendi geleneklerimizden ve
kültürümüzden uzaklaştırmaktadır.
Son tahlilde özellikle şu seçim sürecinde hepimizin çok uyanık olması gerekmektedir. Her
duyduğumuza hemen inanıp yanlışa düşmeyelim. Allahu Teala bir ayeti kerimesinde “Ey iman
edenler, eğer bir fâsık size bir haber getirirse onu etraflıca araştırın. Yoksa cehalet sonucu, bir
kavme kötülükte bulunursunuz da sonra işlediklerinize pişman olursunuz” (Hucurat: 6)
buyurmuştur. Araştırmadan anlamadan dinlemeden lütfen ön yargılı olarak karar vermeyelim.
Hükümet yetkilileri de bu malum şer güçlerine karşı gardını almalı elini güçlendirmeli ve doğru
kişilerce medyada temsil edilmelidir. Üst akıldan gelen talimatlara göre sürekli hükümete hakaret
eden ve elindeki imtiyazları kaybetmek istemeyen bu şebelek medya, tehdit ve hakaretlerle bu gün
hala Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza ayar vermeye kalkışmaktadırlar. Evet hükümeti akamete
uğratmaya çalışan bu zihni kirli adamlar bir türlü dikiş tutturamadılar. Ve şimdi dibi görünmeyen
büyük bataklığa savrulmaya mahkum oldular. Ne diyelim kendi düşen ağlamazmış…
Allaha emanet olun, kalın sağlıcakla.
Twitter: @MK19038 / Facebook: muzaffer.kahraman19038
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.