• BIST 9079.97
  • Altın 2310.506
  • Dolar 32.336
  • Euro 35.0929
  • Kayseri 16 °C
  • Ankara 19 °C
  • İstanbul 19 °C

MUHARREM İNCE HER TÜRLÜ İFTİRA VE KOMPLOYA RAĞMEN SUSMAYACAKTIR.

MUHARREM İNCE HER TÜRLÜ İFTİRA VE KOMPLOYA RAĞMEN SUSMAYACAKTIR.
Uzun uzun yazmak yerine tüm kamuoyuna müvekkile ilişkin senaryonun kimler tarafından, hangi niyetlerle hazırlandığını anlamaları için TBMM’ne gönderilmiş olan fezlekeyi bir kez okumalarını tavsiye ederiz.
Yaşanılan olaylar süreci tek bir şeyin açık ve kesin kanıtıdır. Türkiye’de Yargının ve özellikle Ceza Adaleti sisteminin tam bir siyasallaşma ve çöküntüye uğradıklarının açık bir dokümantasyonudur. Tüm bu senaryoların nerede, kimler tarafından, ne amaçla kurgulandığını en ince detayına kadar, hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde bilmekteyiz. Bahse konu Fatma Büyükkömürcü’nün kurgulayanlardan biri olduğu iftira ve şantaj senaryosunun ne denli akıl dışı, gerçek dışı olduğu bizatihi kendi beyanları ile de sabittir. Esasen bu aşamadan sonra muhatap da kendisi değil, doğrudan hakkında Hakimler Savcılar Yüksek Kuruluna şikayette bulunduğumuz Sayın Savcıdır.
Savcılık dosyası içerisinden birkaç açıklamayı kamuoyunun bilgisi ile paylaşıp hiçbir yorum yapmaksızın takdire sunacağız.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2012/65846 Soruşturma 2012/42587 Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar sayfa 3, paragraf 3;
“16.04.2012 tarihinde tarafına sadece 4.000 TL havale yapıldığını, taahhüt edilen paranın tamamının verilmemesi nedeniyle şikayetinden vazgeçmediğini, 4.000 TL parayı da eksik olması sebebiyle geri iade ettiğini…”
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2012/65846 Soruşturma No’lu Sorgulama Tutanağı 2. Sayfasında ise Fatma Büyükkömürcü;
“…bu amaçla şikayet dilekçesinde belirttiği 4.000 TL’yi Garanti Bankası Yenişehir Şubesine göndermiş, bu para da bizzat tarafımdan anılan şubeden çekilmiştir…taahhüt edilen paranın ödenmemesi sebebiyle ben şikayetimden vazgeçmedim…Kaldı ki bu hususta tarafıma taahhüt edilen paraya ilişkin hukuki haklarımı da saklı tutuyorum…”
1- Kendisine hiçbir şekilde havale yapılmamıştır.
2- Bizzat, şahsen tahsil etmesi kaydı ile eline Banka Ödeme Talimatı verilerek yine bizzat kendisi tarafından banka hesabımızdan parayı şahsen tahsil etmiştir.
3- Eksik olduğu sebebi ile paranın geri iade edildiği beyanı da tam bir yalandır.
4- Paranın tamamının verilmemesi sebebiyle şikayetten vazgeçmediği beyanı da yine büyük bir başka yalandır. Zira 16.04.2012 tarihinde Fatma Büyükkömürcü tarafından imzalanan Sulh Protokolune bakılırsa bakiye kalan kısmın şikayetten vazgeçme ile ödeneceği açıkça düzenlenmiştir.
5- Yine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Soruşturma No. 2010/1950 dosyasına sunulan bizzat Fatma Büyükkömürcü tarafından imzalanan 16.04.2012 tarihli ŞİKAYETTEN VAZGEÇME DİLEKÇESİ dosya içerisinde yer almaktadır.
6- 4.000 TL’nin geri iade edilmesi ile ilgili kendisi hakkında Ankara İcra Dairesi vasıtasıyla icra takibine geçilmiştir. Parayı iade etmediği de kendi beyanları ile de sabittir.
7- Fatma Büyükkömürcü aynı anda hem parayı iade ettiğini söylerken hem de daha fazla para alabilmek amacıyla hukuki yollara başvuracağını beyan etmekten çekinmemiştir.
Görüleceği üzere paragrafın içerisinde doğru olan tek bir kelime ya da beyan söz konusu değildir. Doğal olarak muhatabın nasıl bir ruh halinde olduğunu yalnızca bu paragraftan bile anlamak mümkündür. Ancak, kısa birkaç alıntı yaparak asıl can alıcı olan hukuki değerlendirmeleri kamuoyu ile paylaşmakta yarar görmekteyiz.
Fatma Büyükkömürcü’nün bizzat Fezleke’ye yansıyan beyanlarını da birkaç cümle ile kamuoyunun takdirine arz etmekte yarar görüyoruz.
2010/1950 Basın Fezleke No: 2012/3 sayfa:5;
“…Hayrettin Bektaş’ın tanık sıfatı ile alınan beyanında özetle;
…yanında gazeteden muhabir arkadaşı Melike Yıldız Sahici isimli bayan gazeteci arkadaşını alarak Fatma hanımın Çayyolu’nda randevu verdikleri pastaneye gittiklerini ve pastanede kendisiyle görüştüklerini bu görüşmeleri sırasında üzerine kayıtlı cep telefonundan Muharrem İnce tarafından gönderildiğini beyan ettiği 50’ye yakın mesaj gösterdiğini…”
2010/1950 Basın Fezleke No: 2012/3 sayfa: 6;
“…Melike Yıldız Sahici’nin tanık sıfatıyla alınan yeminli beyanında özetle;
…aslında açıkça cinsel içerikli laflar içeren açık seçik bir sürü mesaj çektiğini fakat yetişkin kızı olduğu için cep telefonundan bu mesaj içeriklerinin kızı tarafından görülmesini istemediği için bunları kendisinin önceden sildiğini söylediğini bu laflardan sonra tekrar görüşmek üzere ayrıldıklarını, daha sonra bu bayanla kendisinin bir daha görüşmediğini… beyan etmiştir.”
Görüleceği üzere aynı anda görüşülen iki gazeteciden alınan beyanların her ikisi de birbiriyle çelişmektedir. Zira, birisi 50’ye yakın mesaj okuduğunu beyan ederken, diğeri ise bunların Fatma Büyükkömürcü tarafından kızının görmesinden kaçınmak amacıyla silindiğinin beyan edildiğini ifade etmiştir.
Nitekim, sonrasında Hayrettin Bektaş’ın gazetecilik mesleği ile bağdaşmayan ve kanunun suç saydığı bu eylemler sebebiyle hakkında ceza ve tazminat davaları açılmış, her iki davada da mahkum edilmiştir.
Asıl can alıcı olan ise Fatma Büyükkömürcüye ait 16.06.2010 tarihli Yakınıcı İfade Formu sayfa: 2;
“… Ş.Ö. tarafından mesajların silindiğini, mesajları niye sildiğini sorduğumda mesajları silmediğini söyledi.”
Görüleceği üzere bir tarafta mesajları kendisinin sildiğini, öbür tarafta ise mesajların avukat Ş.Ö tarafından silindiğini beyan etmektedir. Bu da yargıyı ne denli açıkça aldattığını, yargının da esasen tüm gerçeği açıkça bildiğini ortaya koyan tespitlerdir.
16.06.2010 tarihli bu ifadesinde Fatma Büyükkömürcü cep telefonunu 3 gün önce (13.06.2010) avukat Ş.Ö’ye verdiğini ve sözde mesajların Ş.Ö tarafından silindiğini beyan etmiştir. Ancak, Fezleke’nin eki olarak dosyaya eklenen sözde telefon kaydının fotoğraflarının bilirkişilerce incelenen raporunda 15.06.2010 tarihinde fotoğrafların CD’ye aktarıldığı görülmektedir. Bilindiği üzere 16.06.2010 tarihinin 3 gün öncesi 13.06.2010 tarihidir. Bu durumda sözde mesajlar avukat tarafından silinerek 3 gün sonra kendisine teslim edildiğine göre – yani en geç 13.06.2010 tarihinde sözde mesajların olmaması gerekir. O halde 15.06.2010 tarihinde olmayan mesajların fotoğraflarının nasıl CD’ye aktarıldığının da izahı gerekir.
Fezleke’nin 10. sayfasında bilgisine başvurulan H.Ş isimli tanık ise ifadesinde; “…Fatma Büyükkömürcü’nün kendisini 2008 yılında aradığını ve müvekkile atfedilen sözde iddialarla ilgili kendisiyle görüştüğünü” beyan etmiştir.
Fezleke’nin 2. sayfası, 3. paragrafında 2009 yılının Kasım ayında müvekkilin kendisine bahse konu eylemlerde bulunduğu beyan edilmektedir.
Bütün bu bilgiler birazdan birkaç satırla özetleyeceğimiz yasalarla tüm kamuoyu tarafından hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde anlaşılacaktır.
Bilinmesi gereken bir başka gerçekten bahsederek hukuki görüşümüzü birkaç cümle ile özetleyeceğiz.
Müvekkile ait olduğu iddia edilen sözde mesaj fotoğraflarının hiçbirisinde müvekkilin cep telefonu numarası yer almamaktadır. Yalnızca tek bir fotoğrafta müvekkile ait cep telefonu numarası gözükmektedir, onda da Muharrem İnce’ye ait hiçbir mesaj yoktur sadece numara kaydı vardır.
Yine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 16.06.2010 tarihli Yakınıcı İfade Formunda Fatma Büyükkömürcü;
“Muharrem İnce beni cep telefonumdan arayarak ‘Yalovadan geliyorum abazayım, K… Z… APT…Numaraya gel’ dedi”
Bazı gazetelerin manşetlerinde yer alan ve kamuoyunda büyük bir yanılgıya sebep olan bu beyanlar mesaj kaydı ya da sözde mesaj fotoğrafı olmayıp tamamen Fatma Büyükkömürcünün iftira çabasından ibarettir. Kaldı ki bu çirkin ithamın doğruluğuna dair hiçbir mesaj, fotoğraf, tanık beyanı olmadığı gibi, sadece ‘çamur at izi kalsın’ inancıyla Fatma Büyükkömürcü tarafından sarf edilmiş bir cümledir. Nitekim fezlekede bu çirkin cümleye de yer verilmemiştir.
Sayın Arınç’ın kamuoyuna partili bir bayan olarak bahsettiği ve kendisini de Cumhuriyet Halk Partili bir bayan olarak tanıtan zat gerçekte Adalet ve Kalkınma Partisinin sandık görevlisidir. Yine Fezlekenin 10. Sayfasında adı geçen H.Ş tanık ifadesinde;
“…daha sonra ilk seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisinden Ümitköy Anadolu Lisesinde sandık başkanı olarak görev yaptığını gördüğünü, kendisi ile sohbet ettiklerini”
Nitekim, Fezleke’nin 10. Sayfasında Savcılık makamı tarafından bizzat ifade edilen bu gerçeği Sayın Arınç’ın fezlekeyi okurken fark etmemesi elbette mümkün değildir. Zira fezlekeye ilişkin detayına kadar bilgilere hakimse bu bilgiye de hakim olduğu açıktır. Sayın Arınç’ın burada sergilemiş olduğu tavrı hiçbir yorum yapmaksızın kamuoyunun bilgisine ve takdirine sunuyoruz.
Birkaç satırı da hukuk camiasının takdirine sunmak isteriz. Elbette hukuk tarihinde sahte mesajlar “sehven” de olsa yaygın bir şekilde yerini almaya başlamıştır. Elektronik saldırıların ilk muhatabı müvekkil değildir, son da olamayacağı bilinen bir gerçektir. Ancak bu defa seçilen hedef tam da bu hesabı soracak hedeftir. O halde,şu hususları tek tek, özetle vurgulamak gerekirse;
1- Sözde 2008 yılında gerçekleştiği ifade ve iddia edilen eylemler TCK’nda ve CMK’nda açıkça tanımlanmıştır. Buna göre; ilk kez kovuşturması şikayete bağlı olan bir suçta eylemlerin 2008 yılında gerçekleştiği ifade edilip, fezleke de suç tarihinin 13.06.2010 olarak gösterilerek iki büyük hukuksuzluk birlikte yapılmıştır.
1.1 6 aylık şikayet süresinin geçmiş olduğu fezleke içerisinde vurgulanmış olmasına rağmen bu husus göz ardı edilmiştir.
1.2 13.06.2010 tarihi suç tarihi olarak vurgulanıp fezleke ekine konulan fotoğraflarda 15.06.2010 tarihi görülmesi fezlekenin ne denli özel bir amaçla düzenlendiği görülmektedir.
2- Hukuk tarihinde ilk kez Ceza Kanunu’nda tanımlanan suç vasfıyla hiçbir ilgisinin olmamasına rağmen cep telefonuyla cinsel taciz iddiası da ilk kez yer almıştır. Bu iddia daha sonraki fezlekeyle ilgili şikayetlerimizde vurgulanmış olması sebebiyle başkaca da fiili eylemlerle desteklenmeye çalışılmış ise de fezlekede yalnızca cep telefonu ile mesaj vasıtasıyla yapıldığı iddia edilmektedir. Son derece deneyimli bir Savcılık Makamının böylesi bir durumda hukuki vasıflandırma hatası yapması beklenilemez.
3- Çok kez mahkeme kayıtlarına yansıyan şikayet ve başvurularımızda bu senaryoların adı geçen zat tarafından tek başına planlanmadığı, çok sayıda kişinin son derece ilgi çekici vaadlerle kendisini yönlendirdiği, kendisinin de kendisine yapılmış olan vaadlerin yerine gelmemesi sebebiyle bunlardan yana yakınıcı olduğu, ancak Cumhuriyet Savcılığının soruşturma açmasını fırsat bilerek daha önce de yaptığı gibi bu işten şantaj yoluyla para koparmaya çalıştığı anlatılmaya çalışılmıştır. Ancak, tüm başvurularımız Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından her nedense yeterli hukuki takibata uğramamıştır. Birçok iş adamı ve gazeteci vasıtasıyla (bu isimlerin hepsi bizlerde saklıdır) tarafımıza defalarca kez ulaştığı ve para talebinde bulunduğu Sayın Savcılık makamına bildirilmiştir. Ancak Sayın Savcılık tarafından bu hususların ciddiye alınması için belgelenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Nitekim doğrudan banka tarafından kendisine yapılan bu ödemeyi yapmanın tek gayesi de şantajı ve iftira tehdidini ispatlamak olmuştur. Kendisinin parayı tahsil etmesinden hemen sonra, vakit kaybetmeden söz konusu makbuz ve dekontlar eklenerek şantaj sebebiyle suç duyurusunda bulunulmuştur. Bütün bunlara rağmen hiçbir şey yapılmadığını görünce de elbette hukukumuzun müvekkilin hukukunun korunması için yasaları sonuna kadar işletmeye çalışacağımız açıktır. Bu itibarla da Sayın Cumhuriyet Savcısı hakkında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna görev suçu sebebiyle soruşturma açılması talebiyle şikayette bulunulmuştur. Şikayet tarihi 14.09.2012, başvuru sayısı 96059’dur.
Esasen bütün bu senaryoyu ve nedenlerini çözümlemek son derece kolaydır.söz konusu iftiracının ne iş yaptığı, aylık gelirinin ne olduğunun irdelenmesi gerekmektedir.
Görüleceği üzere, müvekkil kendisine karşı kurulmuş olan ve Fatma Büyükkömürcünün de figüranlığını üstlenmiş olduğu bu çirkin senaryoya karşı hiçbir ödün vermeksizin ve tıpkı onu halkının tanıdığı gibi cesur yürekle dik duruşunu sergilemiştir. Nitekim, Sayın Arınç’ın konuşmasından bir gün önce yine adı bizde saklı olan, Ankara’nın tanınmış bir iş adamı vasıtasıyla bizlerle görüşme isteğini yenilemiş, bu talebi de reddedilmiştir. Asıl manidar olan da bu husustur.
Müvekkilin bundan sonra da herkese ders olacak şekilde halkı adına hak arama mücadelesi ödünsüz devam edecektir. Olayların gerçek yandaşlarının, durumdan vazife çıkaranların, timsah gözyaşı sahiplerinin, fırsat kollayanların kamuoyu tarafından tanınmasına da olanak sağlamak amacıyla bu basın açıklamasını bu tarihte yapmayı uygun gördük. Bundan sonrasında bu konuda basın açıklaması değil, hukuksal başvurularımızla konuşmaya devam edeceğiz. “Cesur yürek”, halkı adına hiçbir alçakça tezgahtan çekinmeden, korkmadan mücadeleye devam edecektir.

MUHARREM İNCE
VEKİLİ AV. HALUK PEKŞEN
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2010 Kayseri News | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0352 231 31 39