• BIST 9059.38
  • Altın 2292.207
  • Dolar 32.314
  • Euro 35.1085
  • Kayseri 21 °C
  • Ankara 22 °C
  • İstanbul 19 °C

Perihan'ı devlet de yalnız bıraktı

Perihan&#39ı devlet de yalnız bıraktı
Perihan 21 yaşında. Eşi öldü, babası hapiste. İki çocuğuyla yaşam savaşında devlet onu yalnız bıraktığı için Diyarbakır'da tek başına.
4 Kasım 2009 günü Diyarbakır’ın Ergani ilçesi girişinde dört kişi birden öldürüldü. Yolbulan Köyü’nde koruculuk yapan İsmail Akol ve oğlu Abbas Akol, damadı ve dünürü de dahil dört kişiyi katletti. Ergani’yi sarsan bu vahşetin üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Baba, oğul Akollar hapiste, dört kişi mezarda. Peki ya geride kalanlar?

Perihan geride kalanların en mağduru. Şimdi Diyarbakır’da sığındığı bir ofis odasında, iki küçük çocuğundan uzakta ayakta durmaya çalışıyor. Ailesinin bir tarafı mezarda, diğer tarafı hapiste. İki aile arasında kalmış, devletin de sırtını döndüğü bu genç kadının hikâyesi, Güneydoğu’dan sıkça gelen kan davası, töre-namus cinayeti gibi olaylara benzemiyor. Bunca ölüme sebep olan, Perihan’ın kocasının, isim benzerliği nedeniyle borçlusu sandığı kayınpederine ettiği küfür.

17 yaşında evlendi
Perihan 1990 yılında, Yolbulan Köyü’nde, 10 kardeşten biri olarak doğdu. Hayali okumaktı. Ancak 17’sinde, daha önce hiç görmediği Necmettin Aras’la evlendirildi.

Evliliğin ilk dönemleri mutlu geçti. Rüzgâr adında bir çocukları oldu ancak bir süre sonra kayınvalidesiyle yaşadığı tartışmalar yüzünden ayrı eve çıkmak istedi. Hamileydi, ikinci çocukları yoldaydı. Kocası Necmettin Aras, para kazanmak adına İstanbul’un yolunu tutunca, Perihan da yeni taşındığı evinin bir odasını bakkal yaptı. Ancak bu kez eşinin babaannesinin “Kayınpederini içeri alıyorsun” suçlamalarıyla karşılaştı. Namusunu korumak adına, İstanbul’daki eşini arayıp birlikte Ergani’ye taşınmaya ikna etti.

Ergani’de bir ay kaldıktan sonra kocası kendi köylerine dönmeleri için ısrar edince çift ayrıldı. Perihan baba evine döndü. Burada da annesi, “Karnındakinden kurtulalım” dedi. Çaresizlikten kabul etse de geç kalındığı için kürtaj yapılmadı.

Eşine bıraktığı oğlu Rüzgâr’ı görmeyeli iki ayı geçince hasrete dayanamaz oldu. Eşiyle gizli gizli telefonla görüşmeye başladı. “Birilerini araya sokalım, dönmeye razıyım” dedi. Babası dönmek istediğini öğrenince, beş aylık hamile Perihan’ı önce evire çevire dövdü. Ardından gitmesine izin verdi. Ancak bir şartla: Eşi, bebeği aldırmak için iki defa gittikleri doktor ücretini ödeyecekti.

Fitili ateşleyen telefon
Perihan artık tartıştığı kocasının evindeydi. Bu sırada eşi Necmettin, borçlarından dolayı telefonunu bile kullanamaz hale gelmişti. Bir akşam evde Perihan’ın kayınpederinin telefonu çaldı, küçük kaynı “İsmail arıyor” dedi. O sırada borçlu olduğu kişinin adı da İsmail olduğu için eşi Necmettin küfretti. Oysa arayan Perihan’ın babasıydı. Perihan babasına “Sana küfretmedi. Borçlu olduğumuz biri var, onun da adı İsmail. Yanlış anladın” dedi ancak baba öfkeyle telefonu kapattı.

Ertesi gün Necmettin ilçe pazarında Perihan’ın babasıyla karşılaştı. Perihan’ın babası ve ağabeyi, Necmettin’i öldüresiye dövdü. Gelişmeler adım adım katliama doğru giderken Perihan ikinci bebeğini dünyaya getirdi. Sabah çalışmaya gittiği tarlada doğurmuş, ertesi gün bebeğini de alıp yine tarlaya gitmişti.

Ardı ardına gelen kavgalar sonunda Perihan’ın babası, oğluyla beraber, Ergani’den köye dönen, damadının da içinde bulunduğu aracı çapraz ateşe tuttu. Perihan o gün yaşadıklarını şöyle anlatıyordu:

“Askerler beni alıp Diyarbakır’a, kadın barınmaevine getirdiler. Eşimin, kayınvalidemin, kayınpederimin ve kardeşinin öldüğünü öğrenince dilim lal oldu, dizlerimin bağı çözüldü. İki çocuğuma sarılarak gözyaşı döktüm sabaha kadar. Babama karşı o gün kin ve öfke içerisindeydim. En büyük kurşunu bana sıktığının farkında mıydı?”

Perihan barınmaevinde iki çocuğunu doyurma derdine düşmüştü. Sütü kesildiği için 50 günlük bebeği Damla’ya çorba içirip pilav yediriyordu. 20 günün sonunda, çocukları için ölümü göze alarak köye döndü:

“İki kaynım, bir görümcemle beraber yaşamaya karar verdim. İlk günlerde sorun yoktu. Mahkeme günü gelmişti. Kayınlarım bana nasıl ifade vermem gerektirdiğini ezberlettiler. Mahkemede babamın beni para için köyden başka bir adama vereceğini, yalan olduğunu bile bile söyledim. Çocuklarım için tek sığınağım kayınlarımın yanıydı. Mahkeme sonrasında rahmetli eşimin dedesi ve halaları kaynımla evlenmemi istediler. Buna karşı çıktım. Bu süre içinde kaynımın damadı sık sık eve gelmeye başladı ve bu beni rahatsız etti. Yaşananlardan sonra ortam iyice çekilmez bir hal almıştı. Bu böyle bir yıl üç ay sürdü. Artık bu köyde yaşayamayacağımı anlayınca çocuklarımla kaçtım.”
İş bulma kurumu muyuz!

Çocukları aç kaldığı için terk ettiği barınmaevine, bir yıl üç ay sonra İlçe jandarma’nın da yardımıyla geri döndü. 20 gün sonra, bir buçuk yıldır hiç aramayan Elazığ’daki ablasından haber geldi. Ablası ve eniştesi yanlarına çağırıyordu. Ancak Perihan’ın ağzı bir kez yanmıştı, düşünmek istedi:

“Bu arada barınmaevinin yetkililerinden iş istedim. Bana ‘Burası İş Bulma Kurumu değil’ dediler. İki ay sonra beni daha da uzak bir sığınma evine göndereceklerdi. Arkadaşımdan 10 lira alıp, ablamın yanına, Elazığ’a gittim. Abim, annem, ablalarım, amcam ifademi değiştirmemi istediler. Dediklerini yaptım. Mahkeme benim ifadem üzerine ertelendi. Ergani’ye, kendi köyüme, abimin yanına yerleştim. Ailem çocuklarıma bakıyordu, ama ağızlarından ‘Bu çocuklar büyüdüklerinde bizi öldürürler, bunları gönderelim’ cümlesi hiç eksik olmadı.”

Bu arada eşinin ailesinden “Çocukları verin” telefonları geliyordu.
Çocuk Esirgeme de almadı
Perihan son çare olarak Diyarbakır Çocuk Esirgeme Kurumu’na başvurdu ancak “Akrabaları var, biz bakamayız” dediler. Ardından soluğu Elazığ Çocuk Esirgeme Kurumu’nda aldı. Elazığ’daki kurum da “Ancak evlatlık talebi gelirse alırız” yanıtını verdi. Bu çaresizlik ve anlık bir kararla Rüzgâr ile Damla’yı eşinin kardeşlerine bıraktı.

Çocukları gittikten sonra eşinin ailesi velayet davası açtı. Perihan da nereye baksa çocuklarını görüyordu, orada daha fazla kalamadı. Bir arkadaşından yardım isteyip Diyarbakır’a gitti. Şimdi küçük bir ofis odasında kalıyor ve iş arıyor.

Henüz bir sonuç alamadı ama umudunu da kaybetmedi. Devletten iki isteği var. Biri, çocuklarına kavuşmak ikincisi, hayatını sürdürmek için bir iş. Soruyor:
“Çocuklarımı alabilecek miyim?”

İlk kez çocuklara giysi alma sevinci
Perihan, çocuklarını eşinin ailesine verdiği gün, Ergani Kaymakamlığı’nın para yardımıyla hayatında ilk defa çocuklarına giysi almış. Anlatırken kelimeler boğazında düğümleniyor: “Parayı alır almaz çocuklarıma kıyafet alma mutluluğunu yaşadım. Sonra Damla kucağımda, Rüzgâr’ın elinden tutup elimle arabaya bindirip gönderdim. Onlar gidince dizlerimin bağı çözüldü. Her şeyle savaştım, hepsini çocuklarım için yaptım ama artık çocuklarım yanımda değil.”


radikal
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2010 Kayseri News | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0352 231 31 39