Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, “Bizim cenahtan saygısızlık gördüm…” diye sitem ediyorsa orada sorun var demektir.
Bir ülkenin First Lady’si, “Bu süreçte yaşadıklarımızı 28 Şubat döneminde bile yaşamadık. Artık susmayacağım.” diyorsa orada ciddi hem de çok ciddi problem var demektir.
Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Hanım’ın veda resepsiyonunda söylediklerini kastediyorum. Gül çifti Çankaya’da son kez konuklarını ağırladı. Köşk’te işadamlarından sanatçılara kadar renkli bir topluluk vardı. İki resepsiyonunun da katılımcıları arasındaydım. Davet listesine dışarıdan müdahale olduğu da malum.
Resepsiyon sonrası Gül çiftinin söyledikleri bomba etkisi yaptı. Gül’ün ne denli mutedil kişiliğe, makul üsluba sahip olduğunu hatırlatmaya gerek yok herhalde. Ne kadar etkilense de duygusal tepkiler vermez, tartarak konuşur hisleriyle hareket etmez, kısaca ağzına geleni söylemez. 91 yılından beri aktif siyasetin içinde. Her kesimden takdir gören makul kişiliğiyle Çankaya’nın kapılarını mensubu olduğu siyasi geleneğe açtı. Bugün Erdoğan cumhurbaşkanı olduysa Gül’ün payı büyük.
Sakin kişiliği, mutedil üslubuyla bilinen Abdullah Gül eğer ‘Çok saygısızlık gördüm’ diyorsa orada durup düşünmek lazım. Hayrünnisa Hanım hakeza. İsyan halinde konuşuyorsa sadece insani tepki olarak görülemez. Siyasi kodlar da taşımakta. ‘Artık susmayacağım’ diyorsa orada sabır taşı çatlamış demektir. Söyledikleri çok önemli.
Hayrünnisa Hanım 28 Şubat sürecini en ağır yaşayanlardan. Başından geçenleri yeri geldiğinde anlatmaktan çekinmedi. 28 Şubat’ı hem birey, hem eş, hem de anne olarak kâbus gibi yaşadı. Sözgelimi başörtüsü yüzünden öğrenimine devam edemedi. Üniversite kapısından döndü. Eşi devlet bakanıydı, 28 Şubat’ın doğrudan hedefiydi. Abdullah Gül yani.
Eşini sabah uğurlarken akşam dönüp dönemeyeceğinin tedirginliği içinde olduğunu tahmin etmek zor değil. Ortaöğrenimdeki çocukları okulda ağır psikolojik havanın etkisi altında kaldı. O günleri hatırlıyorum, sıkıntıdan, stresten büyük oğlunun saçları döküldü.
Eğer Hayrünnisa Hanım, “Bu süreçte yaşadıklarımızı 28 Şubat’ta bile yaşamadık.” diyorsa durum çok vahim demektir. Yeni Türkiye’den, hak ve hürriyetlerin genişlediğinden kimse söz edemez. Söz ederse inandırıcı olmaz. Evet bu ülkede problem var. İşler yolunda gitmiyor. Vaziyet giderek ağırlaşmakta.
‘Yeni Türkiye’, ‘İleri Demokrasi’ sadece slogan, içi boş. Demokrasi, hukuk, özgürlükler geriye doğru gitmekte. Kimi uygulamalar darbe dönemlerini aratmakta. Bunu biz söylediğimizde dikkate alınmayabilir. Arkasında farklı saikler aranabilir. Ama bakın, bu kez konuşan içeriden.
Sesine, sözüne öteden beri aşinasınız. Yabancı değil, tanıdık biri. Duyun bu sesi... ‘Saygısızlık görüyoruz’ diyor. Kırgın ses tonuyla konuşuyor. Yüreğinden geliyor bu ses. Adres de gösteriyor: ‘Bizim cenah’... Partiyle sınırlı değil. Evet siyasetçi var. Partinin etrafında konuşlanmış belli merkezlerden yönlendirilen propaganda makinesini işaret ediyor.
Hayrünnisa Hanım ‘Böylesini 28 Şubat’ta bile yaşamadık.’ diyor. En yalın haliyle bir alarm bu. Vicdandan gelen bir çığlık. Sessiz değil. Sese, söze dönüşmüş çığlık. Duyun bu çığlığı... Hayal dünyasından gerçeğe uyanma vakti geldi. Siyasi denklemlerle ‘Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan’ paranteziyle değerlendirilemez.
Bu ülkeye egemen olan siyasi iklim hiç de iç açıcı değil. Siyasi havanın oksijeni azalmakta. Olumsuz hava koşulları Çankaya Köşkü’ne kadar ulaştı. Altlarda durum daha vahim. İktidarın gölgesinde hayat sürenler fark etmeyebilir belki. Ama bu ülkede insanlar nefes almakta zorlanıyor. Gül ve eşinin söyledikleri her şeyi anlatmakta.
Gül çifti yalnız değil. İçeriden başka sesler duyulacak. Vicdanlara kilit vurulamaz. Bugün olmasa da yarın mutlaka dile gelecek
mustafa ünal
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.