Bayram yaklaşınca heyecan başlardı. B abamız bize nasıl bir bayramlık alacak diye merak ederdik. Bayramlık denilince komple bir takımdan bahsetmek mümkün olmazdı. Ya bir ayakkabı ya bir pantolon ya da gömlek alınırdı. İmkanlar sınırlıydı ama mutluyduk. Bize bir lastik ayakkabı yeterdi.
Yine "acaba ne kadar harçlık alacağız" diye merak ederdik. Büyüklerimizin elini öper harçlık beklerdik. Harçlık vermesi için bekler dururduk. Olmadı bir daha bayramlaşırdık. Harçlık vermediğine göre unutmuş olmalı derdik.
Kayseri’nin Ebiç Köyünde doğduk. Bir köy ortamında büyüdük. Fakir ama mutluyduk.
Kurban Bayramı gelmeden bir telaş başlardı. Kimlerle ortak kurban keseceğiz diye merak ederdik. Genelde büyükbaş hayvana ortak girilirdi. Sürekli et imkânımız olmadığı için yılda bir kesilen kurbanı beklerdik. Kurban kesim anında hayvanla verdiğimiz mücadele görmeye değerdi. Mutlaka bir yerimiz kesilir ya da kırılırdı.
Biz küçükler bir gün bizde büyüklerimiz gibi kurban kesmeyi hayal ederdik. Bu noktada şunu belirteyim. Artık kurban kesilirken çocuklarımız yanımızda yok. Kasap kesiyor bize hazır geliyor. Bu yanlıştır. Çocukların kurban kesimini görmelerine gerek yok. Psikolojik olarak rahatsız olanlar olabilir. Ancak aile ortamında olmaları o bayramı yaşamaları çok önemli. Bir arada olmak, anne ve babanın elini öpmek, dededen harçlık almak bize unutulmaz anılar bırakır.
Bayram namazı köylerde rutindir. Herkes kalkar heyecanla camiye gider. Yılda iki kez kılındığı için genellikle yanlış kılardık. Normal namazdan farklı olduğu için sürekli yanılırdık. En iyi yol önümüzdekilere bakmaktı. Onlar ne yaparsa bizde onu yapardık. Bayram namazından sonra yakın zamanda ölenlerin evlerine taziyeye tekrar gidilirdi.
Halen bu güzel gelenek devam ediyor. En yakın hısım akrabalardan başlanırdı. Orada taziye verilir ve kahvaltı yapılırdı.
Kurban kesildikten sonra köyde kurban kesmeyenler varsa etlerimizi dağıtırdık. Bu vesile ile kurban kesmeyenleri hatırlayalım. Bolca gönderelim. Cömert olalım. Verdiğimiz bizimdir. Yediğimiz bize ait değildir.
Kurban Bayramı’nda infak çok önemlidir. Kurban kesmeyenlere et götürmek büyük bir sevaptır. Kurban Bayramı vesilesiyle yaşlıları, engellileri, hastaları ziyaret etmek büyük sevaptır. Bayram vesilesiyle şehir dışında yaşayanlar, gurbetçiler köye gelir ve kurbanı burada keserlerdi. Kurban demek aynı zamanda kurbiyyet demektir. Yani yakınlık. Bu vesile ile küsler barışır. Dargınlar barıştırılırdı.
Kurbandan bir gün önce arefe günü mezarlıklara gideriz. İkindi namazını müteakip yakın
Biz çocukların en mutlu olduğu an bakkala gitmekti. Harçlıkları toplayınca ilk işimim Molla Ahmet denilen bakkala gitmekti. Bakkalı genelde Naftalin kokardı. En çok kola içmekten mutlu olurduk. Paramız iki kolaya ancak yeterdi. Fakirdik ama mutluyduk.
Bayram demek şenlik demekti. Biz çocuklar için büyük bir nimetti. Ancak bayramlarda az da olsa harçlık görürdük. Yokluk bizi diri tutardı. Fakirlik bizi hırslı ve çalışkan yaptı.
Şimdilerde bizim çocukların bol harçlıkları var ama yedikleri içtiklerinden zevk almıyorlar. Az ama bereketli olması önemli. Yokluk görmedikleri için nimet kıymeti bilmiyorlar. Demek ki fakirlik de bazen hayırlı, z
Kurban kesmek büyük ibadettir. Kurban’ın eti Allah’a ulaşmaz. Bizim ihlasımız, samimiyetimiz ulaşır. Bu vesile ile Başta Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) olmak üzere Kurban İbadetinin bizlere ulaşmasını sağlayan Hz. İbrahim ve geçmişlerimize rahmet olsun. Köyümüzden kısa notlar halinde bayramı yazdım. Hepinize hayırlı bayramlar diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.