2014-2015 eğitim-öğretim yılı, yaklaşık 16 milyon 500 bin öğrencinin ve 874
bin öğretmenin sınıflarla buluşmasıyla başlıyor. İlk defa halkın cumhurbaşkanını
seçmesiyle birlikte eski Türkiye defteri kapanmış, vesayet eksenli eski sorunlar
değil, yeni sorumluluklar konuşulmaya başlanmış ve yeni hükümetle birlikte yeni
dönem, ‘Yeni Türkiye’ ideali ile sloganlaştırılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’nda da
geçmişten kalan sorunların değil, geleceğe ilişkin sorumlulukların konuşulmasını
arzuluyor ve Eğitim-Bir-Sen olarak, sorunlardan arındırılmış bir eğitim öğretim yılı
arzumuzu öncelikle dile getiriyoruz.
Eğitimde adaletsiz katsayı uygulaması, kesintisiz eğitim dayatması, kız
öğrencilerin üniversite önlerinde yaşadıkları dram, Milli Güvenlik dersi aracılığıyla
eğitimin vesayet altında tutularak izlenmesi ve eğitim çalışanlarının fişlenmesi,
Andımız uygulaması gibi birçok kronikleşmiş sorunun eski Türkiye’de kalmış
olması, Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından alınmış önemli mesafelerdir.
Eğitime bütçenin artırılması, ücretsiz ders kitabı uygulaması, yeni derslik
üretiminde alınan mesafe, mevcut öğretmen sayısının yarıya yakınının geçmiş
on yıllık süreçte eğitime kazandırılmış olması, her sınıfa akıllı tahta ve her
öğrenciye ücretsiz tablet gibi sıralanacak yenilikler ise gelecek açısından şüphesiz
önemli yatırımlardır. Fakat eğitimde yapılanlarla yetinme diye bir şey söz konusu
olamaz. Dinamik bir süreç olan eğitimde yapılacaklar, yapılanlardan her zaman
fazladır.
Ders başı yapılmasıyla bu yıl en fazla müfredat eksenli tartışmaların
yaşanacağını öncelikle belirtmek isteriz. Kılık kıyafet yönetmeliğindeki “başı
açık” ibaresi yüzünden öğrencilerin yaşadıkları mağduriyetler, çerçeve
yönetmelikteki bazı antidemokratik yaptırımlar yüzünden kamu çalışanlarının
yaşadıkları mahrumiyetler, öğretmenlerin kariyer basamaklarına ilişkin
yaşadıkları belirsizlik, ek ders esaslarındaki adaletsizlikler, nöbet görevlerinin
ücretlendirilmemesi, öğretmen açığı, eğitim çalışanlarının atama ve yer
değiştirme süreçlerinde yaşadıkları problemler, akademik personelin mali
durumlarının hâlâ iyileştirilmemiş olması, yükseköğrenim öğrencilerinin barınma
ihtiyaçlarının karşılanmasında imkanlar açısından karşılaşılan yetersizlikler
gibi çözüme kavuşturulması gereken hususların 2014-2015 eğitim öğretim yılı
içerisinde aşılmasını ümit ediyor ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bazı önemli başlıklar
için çağrıda bulunuyoruz.
Müfredatta Temel Değişikliklere İhtiyaç Var
4+4+4 eğitim sistemiyle arzulanan sonuçların elde edilebilmesi, insanımızın
sahip olduğu ahlaki ve toplumsal değerlerin, müfredatın yeniden belirlenmesi
noktasında öncelikle göz önüne alınması elzemdir. Zira değerler; düşünmede
ve zihni muhakemede birer araç olarak kullanılmak, kişilerin dikkatini istenen,
yararlı ve önemli görülen kültür nesneleri üzerinde odaklaştırmak, ideal düşünme
ve davranma yollarını göstermek gibi fonksiyonları icra eder. İnsan davranışlarını
belirleme ve insan karakterini şekillendirme noktasında oynadıkları bu çok önemli
rol nedeniyle toplumun sahip olduğu bu değerlerin yeni nesle aktarılması, belirli
bir düzen, iç tutarlılık ve bir sistem dâhilinde verilmesi gerekmektedir.
Konu, gerçekte basit bir müfredat değişikliğinin oldukça ötesinde bir ehemmiyeti
haizdir. Her şeyden önce, ideolojik endoktrinasyon aracılığıyla tek tip vatandaş
yetiştirmeyi hedefleyen bir toplumsal mühendislik projesinin eğitim sistemine
biçtiği işlevin, demokratik ve çoğulcu bir toplum tarafından kabul edilebilmesi
mümkün değildir. Bunun yanı sıra ‘tarih’, ‘devrim’, ‘Kemalizm’ ve ‘milliyetçilik’
benzeri kavramların kişiselleştirilmesi ve şahıs kültünün pekiştirilmesi amacıyla
kullanılması da demokratikleşme çabalarına karşın, otoriterliğin kendisini yeniden
üretmesine yol açmaktadır.
Bu itibarla, sadece temel eğitimde değil, yükseköğretim de dahil, eğitim
ve öğretimin her kademesinde demokrasilerde ve çoğulcu bir yapıda
olmaması gereken ve gerçekte herhangi bir etki de oluşturmayan ideolojik
endoktrinasyonun sona erdirilmesini amaçlayan çoğulcu düşünmeyi ve
farklılıklara saygıyı, empatiyi hedefleyen bir müfredat değişikliği zorunludur.
Öğrencilerimizin, özgüvene sahip, dürüst ve güvenilir, sorgulayıcı ve eleştirel
düşünce yetenekleri gelişmiş, inisiyatif alabilen, rekabetçi, girişken ve iş birliğine
açık, toplum sorunlarına duyarlı, başkalarının görüş ve düşüncelerine değer
veren, toplumsal değerlerinin farkına varan ve buna sahip çıkan, doğal varlıklara
ve çevreye karşı duyarlı, toplumsal ve kültürel çeşitliliğe saygılı, en az iki dil
yeterliliğine sahip insanlar olarak yetiştirilmesi yeni müfredatın temel felsefesi
olmalıdır.
Kılık Kıyafet Yönetmeliğindeki Antidemokratik Unsurlar Temizlenmelidir
Ülkemizde yıllardır kamusal alan yalanıyla kadınlara ve kız öğrencilere
yönelik uygulanan kılık ve kıyafet dayatmaları, sendikamızın çeşitli eylem ve
etkinliklerinden sonra başlattığı, kamuoyu desteğini ortaya koyması bakımından
bir ilk olan 12 milyon 300 bin imza ve sonrasında ortaya koyduğumuz sivil
itaatsizlik neticesinde kamuda çalışan kadınlara yönelik ‘başı açık’ dayatması
ortadan kalmış ve kadının kamu hizmetlerine katılımında önemli bir eşik
aşılmıştır. Ama ne yazık ki aynı ibare, imam hatip okulları dışındaki örgün eğitim
kurumlarında geçerliliğini korumakta, öğrencilerin kılık ve kıyafet yönetmeliğinde
yerini korumaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı, darbe dönemlerinin dayatması olan
bu ibareyi yönetmelikte kökten temizlemeli, öğrencilerin özgür iradelerine ve
dini hayatlarına müdahale niteliği taşıyan bu dayatmaya son vermelidir. Kamu
personelini ilgilendiren çerçeve yönetmelikte de acilen değişiklikler yapılarak, sivil
itaatsizlik gerekçelerimizden olan çalışanlara kılık ve kıyafet dayatmalarından
vazgeçilmelidir.
Kariyer Basamaklarındaki Çözümsüzlük Çözüm Olmamalıdır
2004 yılında kariyer basamaklarında yapılan yasal düzenleme, hedeflenen
sonucu vermemiştir. Özellikle Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararının
gereğinin yapılmaması, kariyer basamakları uygulamasındaki belirsizliği devam
ettirmektedir. Tezli yüksek lisans yapanların açtıkları on binlerce dava yerel
mahkemelerde öğretmenlerin lehine sonuçlanmış, daha sonra ise Danıştay
kararıyla öğretmenlerin aleyhine olacak şekilde reddedilmiştir. Yüz binlerce
öğretmen mağdur durumdadır. Bu sorun, daha fazla zaman kaybedilmeden
çözülmelidir.
Ek Ders Esaslarındaki Eşitsizlik Giderilmeli, Ders Ücretleri Artırılmalıdır
Uzun süre öğretmenlerin ek ders ücretlerinde iyileştirme yapılmamıştır.
Bakanlık, iki yıl önce sendikalardan da görüş alarak ek ders esaslarında yapmayı
planladığı değişikliği bir türlü yapamadı. Ek ders esaslarında ücret dengesizliğine
ve mağduriyete neden olan hükümler, uzun bir zaman geçmesine rağmen
hâlâ değiştirilmemiştir. 2006 yılında köklü bir değişikliğe uğrayan ek ders
esasları, sekiz yıla yakın bir süredir uygulanmakta ve değiştiği günden beri
bazı adaletsizlikler devam etmektedir. Sendika olarak hazırlayıp bakanlığa
sunduğumuz taslak dikkate alınmalı, gerekli mevzuat değişiklikleri bir an önce
yapılmalıdır. Öğretmenlerin branşlarına göre ek ders ücretlerindeki adaletsizlik,
okul türlerine göre yöneticilere verilen ve izahı mümkün olmayan ek ders ücreti
farklılıkları çözüme kavuşturulmalıdır. Hâlâ 10 TL’nin altında olan ek ders birim
ücreti, en az 15 TL’ye yükseltilmeli, öğretmenlerin girebilecekleri ek ders saati
üst limiti yeniden gözden geçirilerek, ihtiyaçlar doğrultusunda artırılmalıdır.
Öğretmen Nöbet Görevleri Ücretlendirilmelidir
Kamu kurumlarında yapılan her nöbet görevinin bir karşılığı varken, Milli
Eğitim Bakanlığı’na bağlı eğitim kurumlarında nöbet görevinin bir karşılığının
olmamasının izah edilecek bir tarafı yoktur. 2012-2013 yılı toplu sözleşme
masasına da taşıdığımız, ‘Eğitim kurumlarında görevli yönetici ve öğretmenlerce
fiilen yerine getirilen nöbet görevi karşılığında, nöbet tutulan her gün için 4 saat
ek ders ücreti ödenir’ şeklindeki haklı talebimizin karşılanmalıdır.
Yeni Öğretmen Atamasında 40 Bin Rakamının Üzerine Çıkılmalıdır
35 bin öğretmen ataması yapılmıştır. Yeni öğretmen atamasında 35 bin sayısı
azımsanacak bir rakam değildir, fakat öğretmen ihtiyacı dikkate alındığında
bunun yeterli olmayacağı açıktır. Eğitim sistemindeki reformları kalıcı kılacak
olan, okullarda boş ders kalmaması ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin
olmasıdır. Y
eni öğretmen atamasında 100 bin rakamına ulaşmak için imkânlar zorlanarak,
öğretmen açığı nedeniyle yaşanan problemlerin önüne geçilmelidir.
Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği Yayınlanmalı ve Atama
Süreçlerine İlişkin Belirsizlikler Yeni Eğitim-Öğretim Yılında Kökten
Çözülmelidir
Öğretmen atama ve yer değiştirme işlemlerinde yaşanan belirsizliklerin nedeni,
yönetmeliğin yayınlanmamış olması ve neyin ne zaman yapılacağının belirli
bir takvime bağlanmamış olmasıdır. Bakanlık, bir an önce yönetmelik ile ilgili
hazırlıklarını tamamlamalı, yetkili sendikanın katkısını alacak şekilde paylaşıma
sunmalı ve 2013-2014 eğitim-öğretim yılında yaşanan belirsizliklerin 2014-2015
eğitim-öğretim yılında da yaşanmaması için yönetmeliği yayınlamalıdır. Milli
Eğitim Bakanlığı, bu yıl il içi atama, il dışı atama, resen atama ve özür grubu
atamalarında çözüm endeksli yaklaşımlar sergilemiş fakat zamanında norm
güncellemelerini yapıp, bir adım sonrasında yaşanabilecek muhtemel durumları
kestiremediğinden bazı sıkıntılar yaşanmıştır. 2014-2015 eğitim-öğretim yılı bu
anlamda sorunsuz geçmelidir.
Okullara Yönetici Görevlendirmenin Yaz Döneminde Bitirilememesinin
Eğitimi Daha Fazla Olumsuz Etkilememesi İçin Takvim Sıkıştırılmalıdır
Milli Eğitim Bakanlığı, görevde 4 yılını dolduran müdürlerle ilgili
değerlendirmelerini tamamlamıştır. Devamına karar verilmeyen müdürlerin
boşalttıkları kadrolara görevlendirme yapılması süreci devam etmektedir.
Yaz döneminde yapılması gereken bu iş ve işlemlerin eğitim-öğretimin
içerisine sarkması kısa süreliğine de olsa eğitimi olumsuz etkileyecektir. İnsan
Kaynakları Genel Müdürlüğü, yönetici görevlendirme takviminin ivedi bir şekilde
sonuçlandırılması için gerekli önlemleri almalıdır.
Okulların Bütçe Sorununa Çözüm Getirilmelidir
Okullara bütçe verilmemesi nedeniyle yaşanan problemlere köklü çözüm
getirilmelidir. Okulların zaruri harcamaları için okul aile birliklerince üretilmeye
çalışılan çözümlerin yetersiz kaldığı görülmelidir. Okul yöneticilerinin eğitim
liderliği yapmalarının önündeki en büyük engel olan okulların bütçe sorunu;
öğretmeni, yöneticiyi ve veliyi karşı karşıya getirmekte, bundan en fazla zararı
yine okul yönetimleri görmektedir. Merkezi bütçeden, öğrenci başına ödenek
uygulamasına geçilmeli, okullarda tahsildarlık dönemi artık tarih olmalıdır.
Öğretim Elemanlarının Mali Durumları İyileştirilmeli ve Bazı
Üniversitelerde Geliştirme Ödeneği Uygulaması Kapsamı Genişletilerek
Devam Ettirilmelidir
Toplu sözleşme masasında üzerinde çalışma yapılması noktasında karar alınan
öğretim elemanlarının mali durumlarının iyileştirilmesi konusunda sendika
olarak hazırladığımız ve YÖK ile birlikte kamuoyuna deklare ettiğimiz ‘Öğretim
Elemanlarının Mali Hakları’ başlıklı rapordaki tespit ve teklifler bir an önce hayata
geçirilmelidir. Bu itibarla, söz konusu raporda da dile getirildiği üzere, üniversite
ödeneği oranlarına, müteakip iki yıl için 100’er puan artış sağlanmalıdır.
657 sayılı Kanun dışında kendi özel personel rejimi ve mevzuatı bulunan
hâkim ve savcılar için maaşlarında seyyanen bin 155 TL artış yapılmasına
ilişkin teklif Meclis’e gönderilmiştir. Benzer bir maaş artışı akademisyenler için
de yapılmalıdır. Diğer taraftan, öğretim elemanlarının maaşlarında önemli bir
kalem olan ‘geliştirme ödeneği’, birçok üniversitede 15.12.2014 tarihi itibarıyla
sona erecektir. Yine eğitim-öğretime başladıktan sonra 15 yılını dolduran
üniversitelerde de 15. yılın sonunda ödeme sona erecektir. Bilindiği üzere,
geliştirme ödeneği, diğer yükseköğretim kurumlarına göre sosyo-ekonomik
açıdan daha az gelişmiş yerlerde öğretim yapan ve/veya yeterli sayıda öğretim
elemanı sağlanamayan yükseköğretim kurumları ile bunların bölümlerinde
görevli öğretim elemanlarına, söz konusu kurumlarda görev yapmalarını teşvik
amacıyla yapılan bir ödemedir. Bu amaçla, söz konusu geliştirme ödeneğinin,
15 yıllık sınırlama da kaldırılmak suretiyle, idari personeli de kapsayacak şekilde
15.12.2014 tarihinden sonra da ödenmesine devam edilmesi yönünde ilgili
Bakanlar Kurulu kararında gerekli düzenleme yapılmalıdır.
Yükseköğrenim Öğrencilerinin Barınma İhtiyaçlarının Karşılanması İçin
Hükümet Acilen Kapasite Artırımına Gitmelidir
Son yıllarda üniversite sayısındaki artışla orantılı olarak öğrenci sayısındaki
artışın ortaya çıkardığı barınma hizmetlerinde kapasite artırımı aynı oranda
yürümediğinden sorunlar yaşanmakta, aileler eğitim-öğretim yılı başında büyük
bir telaşın içerisine sürüklenmektedir. 17 Aralık Küresel Operasyonu’nda rol
üstlenen bir kesime ait özel yurtların millet nezdinde itibar kaybetmesi nedeniyle,
devlet yurduna geçmeye çalışan öğrencilerin talepleri karşılanmalı, aileler ve
gençler telaştan kurtarılmalıdır. Devlet yurtları ise, sadece otel hizmeti sunmanın
ötesinde sosyal ve kültürel faaliyetlerin de yer aldığı kültür mekânlarına
dönüştürülmelidir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, başta öğretmenler ve öğrenciler olmak üzere, yeni
eğitim-öğretim yılının tüm eğitim çalışanlarına ve milletimize hayırlı olmasını
temenni ediyor, sorunları bir yıla yayılmış değil, sorunlardan bir dönemde
arındırılmış bir yıl diliyor, 62. Hükümet’ten ‘Yeni Türkiye’ idealine uygun adımlar
bekliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.