• BIST 8334.94
  • Altın 1629.728
  • Dolar 27.3788
  • Euro 28.9506
  • Kayseri 19 °C
  • Ankara 17 °C
  • İstanbul 20 °C

Kayseri merkezli bir yapılanma var ve bunun ucu 70’li senelerden...

Kayseri merkezli bir yapılanma var ve bunun ucu 70’li senelerden...
Kayseri merkezli bir yapılanma var ve bunun ucu 70’li senelerden bu güne kadar uzanıyor… 70’li senelere o tarihte Bedrettin Dalan’ın Kayseri mesailerini örnek verdim. Kayseri eski Valisi ŞERİF YILMAZ 8 ay dayanabildi. Ya şimdiki Vali Orhan DÜZGÜN ne yapac
Bu yazıma son birkaç yazımı hatırlatma adına kısa bir özet yaparak başlamak istiyorum..

Neler yazmıştım, birlikte hatırlayalım…

09.10.2013 tarihli yazımdan birkaç satır……

O yola çıkan ve Kayseri’ye gelen ambulansın akıbetini kimse araştırdı mı? Hayır… O ambülansta gerçekte kimler getirildi!? Hangi hastanede tedavileri yapıldı!?

Kazanın gerçekleştiği saatin devamında, ilerleyen saatlerde, dönemin Kayseri Valisi aynen şu açıklamaları yaptı;

“Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nu olay yerinden getiren ambulans yolda, Kayseri’ye doğru geliyor”

Bu açıklamanın üzerinden biraz süre geçmişti ki Sayın Vali tekrar bir açıklama yaparak ambülansın gelmediğini ve yanlış bilgi verildiğini söyledi !!

Ama ambülansın yola çıktığı ve Kayseri’ye geldiği hiçbir şekilde başka kaynaklar tarafından yalanlanmamıştı…

Ve dahası, o kar ve kış ortamında, Muhsin Yazıcıoğlu ve yanındakilerin naaşları arama yapılan yerden tam 115 km uzakta bulundu!!

Evet! Arama yapılan yerden 115 km uzakta bulundu!!

Hem de 2009 Türkiye’sinde, teknolojinin tavan yaptığı günümüzde! Yazınının devamı için tıklayın...

Peki, bu yazımızdan sonra ne oldu?

08-11-2013 tarihinde Gazeteci -Yazar Abdurrahman Dilipak'tan şok iddia!

Dilipak, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun kazada ölmediğini, infaz edildiğini söyledi. Sonrasında ise Yazıcıoğlu’nun görüntülerinin olduğu söylenmeye başladı medyada. Yani köşe yazımdan tam bir ay sonra gündeme tekrar oturmuştu olay.

28-10-2013 Yine Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili başlayan yazım şöyle devam ediyordu!

Yani diyorum ki hala anlaşılmadıysa iri iri yazdıklarım son bir dip not. Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Ergenekon Örgütünün sivil olan Başbakanı, firari tutuklu sanığı Bedrettin Dalan’ın Kayseri S… H… isimli büyük bir şirkette yönetim kurulu üyeliği ve genel müdürlüğü yaptığını biliyor muydunuz!?

Hatta o şirketin sahibi olan kişiyle hala nasıl bir diyalogda olduğunu!?

Ve hatta o kişinin derin yapılanmadaki büyük önemini!!

2007 yılında bu şirketin bulunduğu yerde, şirket sahiplerine ait çiftlikte Dalan’ın yakın arkadaşı olan şirket sahibi, Sayın Demirel, Bedrettin Dalan, Aydın Doğan ve beraberlerinde birkaç isim çiftlikte hep beraber toplantılar filan!!

Bu sivil toplantının yapıldığı tarihlerdeki Emniyet Müdürü kimdi?

Orhan Özdemir!!!

Siz şimdi bunda ne var diyeceksiniz…

Ne mi var?

28.10.2013, yazımın yayınlandığı tarihte, 2007’de bir araya gelen ekip, yani neredeyse aynı şahıslar Kayseri’yi ziyaret etti…

28-10-2013 te,

Kayseri Sanayi Odası’ndan yapılan açıklamaya göre, Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, Saray Halı Yönetim Kurulu Başkanı Necati Kurmel, Doğan Holding CEO’su Yahya Üzdiyen ve Doğan Gazetecilik Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutlu’dan oluşan heyet, Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) Başkanı Mustafa Boydak’ı ziyaret etti. Yazının devamı için tıklayın...

04-11-2013 Tarihli yazımızda ise biraz daha gerilere gitmiş, daha geçmiş zamanlarda olanların altını çizmiştik…

Ne demiştik yazıda :

Karakol baskınlarından bahsetmiyorum..Toplu sivil ölümlerinden sadece bir tanesi Van Bahçesaray..

26 Haziran Mardin 8 sivil, 2 Temmuz Sivas 37 sivil, 5 Temmuz Başbağlar 33 sivil, 18 Temmuz Bahçesaray 25 sivil, 4 Ağustos Bitlis 15 sivil, 29 Eylül Batman 7 sivil, 2 Ekim Maraş 10 sivil, 4 Ekim Siirt 23 sivil, 25 Ekim Erzurum 35 sivil…

Toplu kıyımlardan bahsediyorum… 1993 senesinin toplu kıyımları. Hepsini yazmadım, karakol baskını ve silahsızken taranan Bingöl karayolundaki 33 şehidimizden de bahsetmedim. Neydi bu yıllar. Bir darbe girişimine uygun ortamın hazırlanması. Peki ortam bu kadar uygun hale gelmişken neden yapılmadı. YOKSA DARBESİZ YILLARA BAŞLAMAK İÇİN, HER İKİ TARAFA DA VERİLEN SON UYARI MIYDI? Yazının devamı için tıklayın...

Şimdi gelelim “Düğüm noktası Kayseri” başlıklı yazıma... 11.11.2013 yazının tamamı için tıklayın...

1979 yılında Bedrettin Dalan, Kayseri’de bir şirketin ortağı olarak temellerini atmıştı....

Kiminle ortaktı?

Bedrettin Dalan’ın desteği ile İTO Başkanlığı"na yükselen Niyazi Adıgüzel… Peki, ne mi oldu?

1 Haziran 1988"de Büyük Ankara Oteli"nde İstanbul Ticaret Odası Başkanı Niyazi Adıgüzel, Avukat Kürşat Özkan tarafından tabanca ile vurularak öldürüldü. Bir avukat tarafından kurşunlandı…

Hatırlarsanız Danıştay saldırısını da bir avukat yapmıştı !

Kayseri’de neyin temelini attı DALAN demeyin. Hem fabrikanın hem de örgütün. Derin devletin yani..

Demiştim.

Ve belirtmek istediğim; Kayseri merkezli bir yapılanma var ve bunun ucu 70’li senelerden bu güne kadar uzanıyor… 70’li senelere o tarihte Bedrettin Dalan’ın Kayseri mesailerini örnek verdim..

Bugüne örnek olarak da eski validen birkaç satır yazacağım size..

Kayseri eski Valisi ŞERİF YILMAZ.

"Kurulu düzenin, belli kişilerin menfaati üzerine kurulmasına devam etmektense o zaman benim burada görev yapmamın bir anlamı yoktu"dedi. Söylemek istediği düzen, benim bahsettiğim düzenin devamı mı acaba?

Ardından "Tabi bu süre içerisinde sizler de yakında takip ettiniz bazıları rahatsız oldu! Olacak çünkü düzen aynı gitmeyecek, gitmeyecekti gitmedi! Benim burada bulunuş sebebim eğer, kurulu düzenin belli kişilerin menfaati üzerine kurulmasına devam etmektense o zaman benim burada görev yapmamın bir anlamı yoktu. Ben bu görevi, bana emanet edilen bu makamı, bana bu görevi tevdi edenlerin istekleri ve talepleri doğrultusunda kullandım" şeklinde ifadeler kullanan Vali Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bana bu görevi tevdi edenlerin rızası dışında da bir iş yapmadım. Ama baştan da söylediğim gibi belki arada bazı rahatsız olanlar çıkacaktır, çıktı! Çok şükür düşüncemden hiç bir zaman vazgeçmedim. Bizim yarın huzuru mahşerde hesabını veremeyeceğimiz, hiç bir işe imza atmadım! Bazı şeyleri görmezden gelmek benim yapıma uygun bir şey değil!"

Daha sonra "Ben çok rahat bazı şeyleri görmemezlikten gelip belli yerlerde belli zamanlar geçirmek suretiyle Kayseri'de belki çok daha fazla kalabilirdim" şeklinde sözler sarf eden Vali Şerif Yılmaz,

"Ama bu benim yapıma uygun bir şey değildi. Ben aldığım terbiye, beni yetiştiren insanların benim üzerimde olan hakkını, hukukunu da korumak mesuliyeti vardı, bunu da koruduğunu düşünüyorum. Çoluk çocuğuma da hiç bir zaman haram lokmanın gitmesine gönlüm razı olmadı. Ankara’da 1 ev, 1999 model 1 arabam var. Çok şükür başım dik alnım ak” dedi.

“Yemedim”ve“yemem” dedi Vali giderken.... Ancak 8 ay dayanabilmişti baskılara…Kurulu düzenden bahsetti giderken… ben de son yazımda bu düzenden hatta daha eskisinden bahsettim.. ”Sadece ALLAH rızası için çalıştım “ demişti giderken….

Ya şimdiki Vali Orhan DÜZGÜN ne yapacak?

Kimin rızasını dikkate alacak?

8 aydan fazla çalışabilecek mi?

Kimseye dokunmazsa bekli de 8 sene kim bilir..

Yakında Kayseri düğümü de dikkate alınır umarım… Aydın DOĞAN ziyarete gitti ise Kayseri’ye… Kim bilir belki derinlere dalarız tekrar..

Haftaya yeni bölümde görüşmek üzere

Çetin AGAŞE / Rotahaber
agasecetin@hotmail.com

Hatırlarsanız üç yazı önce Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili oldukça dikkatleri çeken bir yazı yazmıştım. Özellikle devamını bir sonraki hafta yazmamıştım. Ama o yazı tabi ki o kadar değildi ve devamı vardı…

Bahçelievler ve Kahramanmaraş katliamlarıyla suçlanan, fakat suçsuzluğu anlaşılınca serbest bırakılan, 1980 sonrası yapılan yargılamalarda da beş yılı hücrede olmak üzere yedi buçuk yıl hapishanede yatıp ve suçsuzluğu anlaşılınca beraat eden MUHSİN YAZICIOĞLU...

Peki, ölmeden önce, son dönemlerinde ısrar ve inatla nelerin altını çiziyordu, mitinglerinde neleri haykırıyordu?

"Eşkiya şehre indi. Bu ülkenin güvenlik birimleri eğer gereğini yapmazsa, millete ihkak-ı hak (zor kullanarak hak arama) doğar. Eşkıya, İmralı'daki eşkıyanın posterleriyle, otobüslerle Türkiye' de konvoylar halinde seyahatler yapmakta, eşkıya başının ziyaretine gitmeye kalkışmakta... Cami duvarına pisleyenler, akıbetlerine hazır olmalı... İktidar sahipleri ve devletin güvenliği emanet edilenler... Bu anlayışınıza devam ederseniz, siz de dahil olmak üzere o eşkıyayı tepeleyecek vatanseverler var. AB uyum yasaları, bölücülük ve terörle uyum yasası haline geldi. Kimse bu yasaları bahane edip eşkıyaya seyirci kalamaz. Meşru hukukun kendisine yetki verdiği milletin güvenliğini teminata alması gereken bütün kurumlar, bu eşkıyalıklara eğer seyirci kalırsa, millet de hukukuna sahip çıkacak."

Sayın Yazıcıoğlu’nun son haykırışları bunlardı..!!

Diyelim ki helikopter kazasında ölen gazeteci sizsiniz! Kendinizi bir an için o gazetecinin yerine koymanızı istiyorum sizden…

Şimdi bir kaç açıdan bakalım olaylara…

İsmail Güneş helikopter düşünce her insan gibi 112’ yi arayıp kurtulmayı beklemeye başladı. Aklına hiç gelmeyense aramaların nerdeyse 120 kilometre uzakta başlamasıydı. Çünkü memleketin yetkili kuruluşları her gün açıklama yapıyor ve gün geçtikçe ilerleyen teknoloji sayesinde sınırların bile BBG evine döndüğünü, yani her şeyi rahatlıkla takip edip gördüklerini söylüyor! NATO üyesi olduğumuz içinde zaten bizde olmayan teknolojiyi rahatlıkla NATO’dan alabileceğimizi, olmadı İsrail, olmadı Amerika…

Olmadı olmaz!.. Yani bunu da çok iyi biliyordu İHA muhabiri.

112’ yi aramışsınız, ayak bileğinizde kırık, hatta kaburgada kırık var..

Dışarısı buz gibi soğuk. Birde kurt saldırısı olma ihtimali var yüksek oranda…

Helikopter’in yakınında durmanız lazım ki gelen sizi bulsun, en azından içinde daha rahat soğuktan korunup saklanırsınız.. Ama siz birden o durumdayken bulunduğunuz yeri terk ediyorsunuz..

Sebep!?

Olay yerine yardım getirmek demeyin...

Sebep en yakın yerleşim merkezine ulaşmak demeyin kırık dolu bir vücutla...

Asıl sebep kaçmak!..

Kimden, ne için kaçmaya çalışmıştı bu muhabir?

Kendisini bulunduğu ortamda neden tehlikede hissetti?

Enkazın biraz uzağına inen 2 helikopter neden inmişti oraya? Helikopterden inip enkazın yanına gelen o kişi kimdi? Yoksa (Mahmut Yıldırım’ın 2009 versiyonumuydu!!?)

Kendi kendisine o anın şaşkınlığıyla sesli olarak sorduğu “sende kimsin” sorusu 112 kayıtlarına da geçmişti zaten...

Eğer bir insan böylesi mağdur bir durumdaysa;

-Gördüğü insan tanımadığı bir insansa ürküp kaçmaya yeltenmez!

-Gördüğü insan tanıdığı, yani en azından gıyabında tanıdığı biriyse, kişinin kendisi ve geliş şekli güven vermiyorsa kaçıp kurtulmaya yeltenir!

Tanıdığı birisi olduğunu fark etti ve o kişinin ne yapmak için orada olduğunu düşündü birkaç saniyede… Tek kurtuluş kaçmaktı... Nereye olursa..... Gelen hiçte yardımsever birisine benzemiyordu......

Yazıcıoğlu’na ait olan çanta ve telefonda enkazın olduğu yere gelen bu kişi tarafından alınmıştı…!!

Gelelim Helikopter’e…

Maraş’tan Yozgat’a gidecekti, Maraş’tan Yazıcıoğlu’nu alıp Yozgat’a gitmesine saatler vardı. Yakıt alacağını İHA muhabirine söyleyerek yakıt almak için nereye gitti?

Kayseri’ye gelinip yakıt nakli yapıldı ise helikopterin bakımı neden yapılmadı?

Yapıldıysa neden düştü?

Zaten eksikleri yetkili kurumlarca tespit edilmiş ve en kısa sürede bunların giderilmesi istenmişti.

Helikopterin bakımı demişken pilotu da unutmamak gerekir. Kaya İstektepe…

Neden pilotun bakımından konu açtığımı da şimdi anlayacaksınız.. Yüksek tansiyon ve yağlanmaya karşı iki ayrı ilaç kullanan, 60 yaşına yaklaşmış ve uçuşta böbrek sorunları olanların görevi elinden alınırken, 1996 ve 2003 te iki defa böbrek taşı için tedavi görmüş bir pilot. 1996 ve 2003 arasında 7 yıl var desek zaten tekrar aynı sorunlarının belirdiği muhtemel bir pilot.

Kullandığı tansiyon ilacının talimatında “böbrek problemi olanlar kullanmasın, kanda asit oranı artarsa kullanılmaz” diye açıkça yazıyor.

Yani hem helikopter hem de pilot teknik olarak bu uçuş için yeterli değil. K ullanılan ilaçların ve helikopterin eksiklikleri üst üste gelince uçması suikast ama düşmesi gayet normal geliyor insana… Yada kader deyip geçeceğiz çoğu gibi..

Birde bulduk, geliyor denenAmbulans’ın plakası neden kayıt altına alınmadı?

Eğer alındıysa ki, alınmaması büyük bir hatadır ve bildiğim kadarıyla görev ihmalidir. O zaman bu plaka neden saklandı?

Ülkenin önemli bir Partisinin, önemli bir liderinin yaralı olarak Kayseri’ye götürüldüğünü söylediğiniz ambulansla ilgili hiçbir kayıt tutulmamış!!! Ama kimse kimseden hesap sormamış!!!

Şimdi gelelim işin en can alıcı bölümüne!

Dönemin Kayseri Emniyet Müdürü dönemin Valisini arayıp ta ‘kaza oldu, ambulansla Kayseri’ye getiriyorlar’ dediğine göre yakıt alan helikopterle ilgili neden bilgi verilmedi?

Ama tüm bu soruları Sayın müdür bey’e sormak için yanına gitmek biraz zor…

Neden mi?

İhaleye fesat karıştırmaktan!!! Yargılandı halada sürüyor yanlış kalmadı ise hafızamda..

Şimdi ben birkaç yazı önce geçen ay Mahmut Yıldırım Kayseri’ye gelip birkaç gün kalmış diye yazdığımda o şaşıran kişiler anlaşılan o ki daha çook şaşıracak ve hayretlere düşecek…

Evet, Sayın müdür büyük bir ihale’ye fesat karıştırmış! Ve bu müdür’ün sayın Vali’ye ‘yolda Kayseri’ye geliyor” dediği ambulans gelmemiş!

Belki oda suçsuz görülür sonradan, Yazıcıoğlu gibi serbest kalır bilinmez şimdiden...

Ya Ergenekon ve diğer soruşturmalar!

Yani Yazıcıoğlu hayatta olsa kendisini sorgulamadan nasıl yol alabileceklerini düşünen arkadaşlar ne yapmalı idi?

Peki, Yazıcıoğlu cevap verdiğinde kimlerle bu işin alakası çıkacaktı?

Kimlere uzanacaktı derin devlet işleri?

Mesela, Yazıcıoğlu’nun bir ay önce Almanya’da bir araya geldiği yakın arkadaşı onu açık bir dille uyarmıştı “Seni vuracaklar dikkatli ol” demişti.

Kimdi bu arkadaş? Kimlerle diyalog halindeydi!?

Ya da Bir ay önce “susturun bu adamı” diyen Belçika!

Yadalar oldukça çok ama tabi ki hepsini sıralamayacağım şimdi.

Yani demek istediğim, işte bu yapılanma telefon hattına benzer… Nereden kesersen, oradan öteye ses geçmez…

Ve bundan dolayı lazım olduğunda kesilecek yerler çok bellidir... Eski bir yazım vardı arşivden bulabilirsiniz... “93 HARBİ” başlıklı.

Yani 93 yılını sağ atlatmış ve lüzumunda kesilecek yerdeydi Yazıcıoğlu...

Partiden 92 de istifa edip 29 Ocak 1993’ de BBP' yi kurarken bu yıldaki yoğun ölümlerden kurtulmuştu belki de bilmeden. Belki kader, belki vazife… Belki başkaldırı, belki boyun eğme. Ama kurtuldu. Ölmedi 93 te Kimlerle resmi çıkmamıştı ki...

En önemli tanık olacağı kesindi… Kim bilir belki de sanık.....

Yani diyorum ki hala anlaşılmadıysa iri iri yazdıklarım son bir dip not. Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Ergenekon Örgütünün sivil olan Başbakanı, firari tutuklu sanığı Bedrettin Dalan’ın Kayseri S… H… isimli büyük bir şirkette yönetim kurulu üyeliği ve genel müdürlüğü yaptığını biliyor muyduğunuz!?

Hatta o şirketin sahibi olan kişiyle hala nasıl bir diyalog da olduğunu!?

Ve hatta o kişinin derin yapılanmadaki büyük önemini!!

2007 yılında bu şirketin bulunduğu yerde, şirket sahiplerine ait çiftlikte Dalan’ın yakın arkadaşı olan Şirket sahibi, Sayın Demirel, Bedrettin Dalan, Aydın Doğan ve beraberlerinde birkaç isim çiftlikte hep beraber toplantılar filan!!

Bu sivil toplantının yapıldığı tarihlerdeki Emniyet Müdürü kimdi?

Orhan Özdemir!!!

Neyse, özellikte yukarıda yazdıklarım dikkatlice okunursa Muhsin Yazıcıoğlu’da dahil bir çok suikastın adresi ve fotoğrafı oldukça net görülmektedir, sadece tane tane ve anlayarak okuyun…Bu konularla alakalı daha yazılacak çok şey var fakat onlarda zamanı geldiğinde yazılıp çizilecek tarafımdan…

Ee bu kadar bilgi ve yazıdan sonra birileri de bir zammet iki dakika koltuğundan kalkıp şu yazıcı oğlu dosyasını çıkarıp raflardan son vuruşu yapsınlar…

Yapsınlar ki son vuruşu, bir çok fail’i meçhul cinayetler çözülmüş olsun bu vesileyle !!!

Yapamazlar, yapamayacaklar… Bu pilav bulgurun taşı seçilmeden pişecek. Bizde geçmişte yediğimiz gibi gene tüketeceğiz. Belki bir diş veya şansımız varsa iki dolgu pahasına. Ya hepsini pişireceksiniz ya da bu öğün aç kalınacak.

ÇETİN AGAŞE / ROTAHABER

agasecetin@hotmail.com





  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2010 Kayseri News | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0352 231 31 39